Arnavut kaldırımında
Bir tutku -
taşla çevrili bir yediveren ve etrafı daracık sokaklar, mülâkatı kahve ile saksıda lale, iki, üç tane, güneş süzülüyor parke parke. Cadde cadde yankı toz duman. Bukê, bir motor sesinde, havadis ki bekliyor. Tezcanlı pekâlâ - tutunuyor bir kola otobüste, yağmurlu havada, camların aynasında, bir cümle var aklında, dört kelime, on hece. Bir kelâm tüten içinde, hayâl tütüyor, hayali kalbine çarpıyor kanadı pır pır kelebeğin, gözleri çapraza dalıyor. Figanın, yumuyor gözünü, kirpikleri nemli. Birşey uğulduyor arkasına dağların. Kayalardan tarlasına elma ağaçlarının. Bülbüller okşarken başlarını lale var, bir tane, sevimli o gecenin sessizliğinde. Rüzgâra karşı duruyor serinlikte. Öteberi, "yok bişey, yok bişey işte - Allah Allah, nesi var" acabası. Ürperiyor, ağustos böceğine, sessizliği baltalayan ritmine, etrafına baktığında uçsuz bucaksız. 26 Ocak 2017 |