PUSLU AYay kuyulardan çıktı hırçın çiçek göğe düşen kor ağzımızdaki pas tadı gülüşlerim soldu yeryüzünde gökte tüten samanyolu küller içinde ülkem mi güzeldi sen mi ay suları değişen deniz yataklarında mercanlarla oynaşıyor ay ışığı eski kuşlar kanat vuruyor dans gecelerinde gümüş rengi gökyüzüne çevirip yüzünü acı defne kokularıyla geliyorsun kaçışlarını yineleyen bir aşka yağmurların ve ay ışığının yıkadığı çürük köklü ağaçlarımın balı akmış özüne kaybolmuş gövdemi arıyorum dağların sağır yankılarında ay kıyısız bir kör duvar akışsız sevinçler başucumuzdaki düşlerin mavi ellerinde başı çiçekli dağlar ay ışığı bırakıyorum üşümüş aç susuz çocukların avuçlarına kanatsız bir melek doruklardan gülümsüyor zuhal yıldızı hovarda göğsümün hoyrat kuşlarına ökselenen kuşların kanat vurması özgürlüğün nidası mıdır gül dağıtıyor çocuklar buğday tarlalarında esmerleşiyor başaktan tenleri duru bir ırmağın kenarından seyrediyorlar gökte kayan yıldızları bir dilek tut yarınlar için hırçın çiçek kuşlar fırtınada yıkandılar sarışın gövdende parçalandı ay ağaçların gövdesine ay ışığı serpiliyor hülyalı masallardan durgun göl diplerinde unutuyorum konuk masalarda oturan adamları okşarlardı bir zaman kırmızı kayalıklarda parçalanan ay paresi sevgililerin zambaklı kıyılarını ah yaz geceleri sonsuz samanyolu olmamış ömrüm benim yaralı ayaklarla kaçtım ılık ürperişler kalbindeki ay tutulmasından ah yosun gözlü sevgili ay gemisi uzaklaşıyor ıpıssız boşlukta unutulmuş bir aşk biliyorum deniz perisi ay ışığında soyunurken biz geçmiş anın saçlarını okşuyoruz karyanın ışıklı kentlerinden yıldızlar yaklaşıyor suların ay ışığı ile söyleşisine antik kent surlarında ay ışığı ile yıkıyorum sana gecikmiş gövdemi Ömriye KARATAŞ 07.08.2017 |