2
Yorum
9
Beğeni
5,0
Puan
6993
Okunma
al doru atlardan sor beni
badem çiçekli baharlardan
fistanı çiçekli yörük analardan sor beni
alaca baykuşların sesini dinledim
nicedir kör ve sağır şehirlerde
göçerdik durmadan fırtınadan doğan hayatlardan
dünyanın bir ucuna yürümek istemiştik
heybetli gövdemizle
paslı kırık aynalardan
likenler sarmış kadim ağaçları
göğe değiyor uçurtmanın kuyruğu
sonsuzluğa uzanıyor sesin
al doru atlardan
paradoksal yalnızlıklardan
kırmızı orman karıncalarının gittiği yollardan
sevdaya geç kalınmış yıllardan sor beni
ölü bir ağacım akarsu kıyısında
genç fidecikler vereceğim yarınlara
doygulu şaraplar
kozasında sınır tanımayan tırtıllar
tunca kıyılarından al doru atlar
yalnızlığımızdan rubailer geçiyor
ruba düzüyor bir çocuk eski mahallede
beyaz gelinlikler içinde baharı müjdeliyor söz
kutsal sayıyoruz kam şarkılarında har dudaklardan ateşi
hengerekler içinden sesleniyor kurtun
gök başlı kartal oluyorum kuzgun düşlerde
kayaların gizemi
suyun aksi
dağların miğferi duruyor öylece
yağmurların incecik sesinde
al doru atlardan sor beni
açtım mahşeri kalabalıklarda geçmiş zaman gülleri gibi
bir yeraltı ayininden sesleniyorum sana
her aşk kendinden geçme hali
her ayrılık bir çıngırak
yaşam ağacının dalları kırıldığında
al doru atlardan
yol ayrımlarında melteme dönen imbatlardan
çiçekli fistanlar giymiş yörük obalarından
kekeme zamanın lal dudaklarından sor beni
sensiz bir volkan konisi yükseliyor içimde
yakıyor ölü ağaçlar ormanını sevdanın yakıcı kelimeleri
5.0
100% (6)