BEŞ KULAÇ, İKİ BUÇUK ADIMMüberra az ötede oturur Hikmet az beride Aralarında bir sokak lambası vardır Onun altında iki kütüğe çakılmış tabure Bu sokak lambasının En çok, gölgesinin uzayıp kısalmadığı yerini sever hikmet Beş kulaç, iki buçuk adımla çevrilir Koca dünya Müberra daha on yedisindedir Uzun saçlı yeşil gözlü ve buz tenli Bir yelkenlinin rüzgârı gibi yürür sokakta Az kala bir aşktır Sarmaşığa dolanmış asmaya inat Hikmet kahvededir, güneş anarşideyse Talihini sakızla kapamış, falcı rüyası gibi yaşar dünyayı Ne dese kehanettir aşk üzerine Bir de sakalı çıksa Rulete döndürecek tavladaki masayı Karşıdaki düzlükteki kavak ağacında Bir kuş öksürür ve ölür Hikmet orda bekler Müberra’yı Terlemiş çayırda yükselir baharın kokusu Yılın ilk papatyası gibi topraktan Köşe başından çıka gelir Müberra Ve yirmisindedir artık Omurgalarını bırakır Müberra Kemiksiz balçıkta def tutan hayalet gibi Kollarındadır hikmetin Ama karanlığa gölge uydurup kaçar Müberra Müberra az kala bir aşkın yalanıdır Bütün öpüşmeleri sessizdir Ve nihayet 25 numaralı tahta kapı açılır İçerden önce Hikmet çıkar sonra hikmet Müberra geçer, bir yelkenlinin rüzgârı gibi sokaktan Yaşı on yedidir, gözleri yeşil ve buz tenli Ve hala Beş kulaç, iki buçuk adımla çevrilir koca dünya Ahmet Serdar Oğuz. 16 Mart 2008 |
güzel -sağlam dil.
konu-tema daha berrak olsaydı keşke.
şu *kulaç-adım-arşın* heselesi her neyse...
eğer bir kültür ürünüyse açıklanmalı.
yok bir hezeyan-esintiyse anlaşılır olmalı. kafa karıştırmamalı.
eğer birileri benim zamanımı aldıysa. beni kandırmamalı. karşılığını vermeli.
saygılar
i.durmu