Kadınlar...
Eşsiz bir ezgi o tatlı dilinde
derinden gelen sesin inlesin bırak yeryüzünden gelip geçen yüzyıla aldırma akşam olunca: toprağa gömülü her umut can çekişiyor kan ağlar yüreğim içim dışım bakınca gözlerine kentin gecenin karanlığına dayanır başım saçlarında solgun yıldızlar geçmişin geçmeyen izleri gözlerinde o sönmeyen kıvılcım sürgün kalabalıklar içinde dev yalnızlıklar kırgın örter perdeyi ammavelâtin kırgınlığı gizleyemez gözlerin geçsede bir ömür dikenler içinde duyarsın geçmişin ayak sesini çiçekler açar özlersin düşünce aklına gençliğin ve güzelliğin gelir toplanır bütün düşünceler eğilip secde eder diz çöküp önünde geçmişten günler düşsever bir düş alır başını gider ruhunda kaybolur dalınca gözlerin uzaklara konuşursun kendi kendine yapayalnız bir başına: öylesine sadık bir sevgilidir ki yalnızlık durmadan dinlenmeden sevişir zamanla bir bilmecedir bir söz değil sağdan sola yukarıdan aşağıya çözülmesi mümkün değil bir çiçeğe benzer zaman solup giden bir çocuktur ruhu acıyan yaralı bir kadın gibi gün bulut olur kapısında sabahın eteğine gömülüp gider saftata bir inancın herkese köle Âllâha kul kadınlar yaşadığı hayat kendisinin değil avuçlarından sıyrılan umudun peşinden koşmak istese de ruhu yorgun gün doğmadan sessiz odalarda düşler ıslanıyor ruhuna düşüyor damlalar ıslak uçurum yamaçlarına tutunan kederli elleri öylesine kayıyor ellerinden gelecek yarınlar öylesi bir gümbürtü çıkakarır ruhunda zaman zaman sessiz çığlıkları yüzüne vurur üzgün yılların çizgileri iki damla sıcak gözyaşı döker yanaklarına geçmişle geleceğin çatışmasından doğan kız çocukları... Nurten Ak Aygen 24.03.2017 |
.................................................... Saygı ve Selamlar..