karanlığa monolog
çocuklara öykünürken canavarlaşır uykularım
cennetin doğusunda batan güneşin kıyameti yansır gecelere castor ve polluks ikizler ruhunda yüz çevirir dönencelere perdesiz bir gitarın gri tonu yüreğime bastığım toprak yollardan geçerken uzamış tırnaklarım tırmıklar acemaşiranı gece, gece uzun ve zahmetlidir cehenneme solo atarken led zeppelin komünist tarlalar bölüşülür taşralarda üçleme dolu karanlık bir ülke düğün-diyet ve gelin tersten okunur anagramlar soframızda katıksız bir şizofreni esmer ve nasırlı ellerin sanrısal biçimsizliği okşar yağmurlu kadınların saçlarını ırzına geçilmiş bir kadran, tentesi sökülmüş kameriye gölgesi yoktur artık dilenci abdalın çetene tohumu çiğner acılarım dinmek için gece,uzun ve zahmetlidir alnıma jiletle kazınmış ebruli ve soyu tükenmiş pars kemikleri petrol devrinin yedi renkli kuşağı od yakar çakmağım ve sen dizlerimdeki pan keçilerin katledilir bu gecelerde toroslarda sinemi antik bir inat kaplar gece, tutulmuştur cızırtılı bir radyo frekansına ikinci dünyadan şarkılar çalar kırık adamlar atların ahırında kendini asan adam siriustan habersizdir kuzeyin donmuş kartalları konar yüreğime sol yanım yosun tutmuştur paslıdır gece ve havarileri ölümün siyah –beyaz gramerinde tekil kişiler doğar dünün, yarının ve bugünün. kanatsız güvercinler vardı zamanın mutlak değerinde boynu süreyya kandili kadar renkli ve işte bastırılmış bir kırkikindi yağmuru mayıstan miras uzak pulsarlardan gelmiş bir yolcu yorgun ve uykuya müptela kızılırmağın en derin yerinde bir alabalık ayışığına doğru kulaçlayan ve işte aynada belirsizdir bu silüet deniz tuzları içinde kanayan sayılar sayılardır oysa tunç çağından kalma pirinç bir makasla oyulan bu ameliyathanede müneccimler arar fısıltısını o devanın ısrarla ve ısrarla uzun kürkler giydirilir korkuluklara bu uzun kış mevsiminde aralığın en uzak tarihinde düşlere ricat eder koskoca bir ordu ve bu metot yalnızca bir bileşiktir kimsesizliğin eşiğinde ölü güvercinler uyur gecenin içinde zamansızlık su değirmeni kadar döndürücüdür sen uyanmakla kal her mevsimde ve hoşnut üşümekle sabanların yardığı topraklarda eski zamanlarda hayatı sürmekle ölü kuşlar doğurur kuluçkalar baksana o uzun gece hala sürmekte. |