17
Yorum
24
Beğeni
5,0
Puan
1335
Okunma

Tepinen ayakların altında kaykılmış bir evren
Üstelik Tanrı’nın henüz vakit varmışçasına
Beratını vermediği gölgelerde devinen
Hırçın sesi iblisin.
Gün üzgün haylice,
Fazlasıyla kaygılı doğmamış çocuklar,
Dünden yaralı analar bilircesine,
Doğum sonrası yitireceklerini bebelerini;
Kulağına ezan okunmazdan evvel
Yine niyazlarında saklı
Henüz çöreklenmemişken acı.
Cebelleşirken hayat denen terane ile
Yüksünmek mi ölümden, hâşâ,
Diyen önyargılar
Ve istifli ölü bedenler
Kimsesizler mezarlığında,
Kader dokunurken hoyratça,
Nahoş bir tekerleme belli ki
Mizacı olmuş âdemoğlunun:
Hayli sıkılgan bir terennüm çalmayan şarkıların
Girizgâhına sığınılası hüzne rükû eden meleklerden
Irak bir gönül bilmezken mutluluğu ve saflığı.
Tam da gece yarısı,
Fevri bir dokunuşa tahammül edemezken
Yüzü olmayan adamlar ki,
Yüzsüz demeye bin şahit gerek,
Demenin ötesinde,
İçlendikçe ölümlere,
Yorgan döşek vicdanlar,
Kâfi olmalıydı oysa.
Dergâhın içi tıklım tıklım,
Belli ki maruzatı haylice bir yorgunluk
Yine adsız ölümlerin çetelesini tutmaktan yorgun
Nice mahkûm çoktandır soğuk toprağın altında,
Demlendikçe yüreklerde,
Kalır mı hiç yaşamın tadı tuzu?
5.0
100% (22)