Tırtar / KöykahvesiYukarı Tırtar Köykahvesi (Yıl 1983; Sn Vekilimiz ile gittiğimiz keklik avından eli boş olarak başka yollardan köye dönen ilk benim, yolda gelirken, dağdan köyün manzarasını tasvir ile başlayan bu satırlarda 2053 sh de (isminin geçmesi hoş olmayan hikayeler Çal’dan çıkarılmıştır) şiirsel anılar burada köy kahvesi ortamı ile sonlanacak. bana ve seriye gösterilen tolerans için gönüller dolusu teşekkürler. * * * * çocukluğumda bu köy böyle tenha değildi kimi sorsam? Koca Hüseyin "epeydir gelmez" dedi. kimin pazarda, kimin ovada olduğunu bir bir sıraladı, Aşçı Ali’nin oğlu bütün ayak izleri sundurma bir kahveye odaklanmış bu karda kışta gidilecek yer, yapacak iş mi? varmış. pencereden süzülen loş ışıkta yükselen kör sigara dumanı, acı tütün kokusu ve burcu burcu demli çayın buğusu eskimiş afişler duvarlarda yerler masaların ayaklıkları sandalyeler çamurlu kamış döşeli tavanda direklerin başı, gözaraları badana bulaşığı, camlarıda istila etmiş pencere boyası, bir köşede tozlu asma kilitli gömme erzak dolabı, kesme şeker, çay, bardak kolisi karşı köşede çay ocağı ocak girişinde altmışaltı domino kutusu pencerede konken taşları, sekide kırık pulları başka başka kirli tahtası kırık tavla, mavi gökyüzünde beyaz ay-yıldız, yan yana gelmiş yansımış yeryüzüne cesetler arasında göllenmiş kırmızı kan ve atının üstünde ihtişamlı Alparslan “Türk Bayrağının Doğuşu” resmedilmiş “Bayrakları Bayrak yapan, üstündeki kandır• Toprak; eğer uğrunda ölen varsa Vatandır” tabloya ciddi alaka ile bakan gençlerden duygulandı dayım; “-genşler de(yi)n bakalım bu bayra(ğı)mızın üsdündeki ay yıldız nerden neşet ediyo” “-belli mi değil amca işte Alparslan’ın gördüğü manzara” “-orası öyle de ne anlama geliyo, manası ne” “-hincikinner bilmez Hasan Öğretmen ay, yani hilal Allahın harfleridir.. islamın rumuzudur yıldız iki eli, iki ayağı bi de insanın başının temsilidir yani islamın sarmaladığı Türk demekdir” dedi “-bizim başgedikli! öldüyse Allah, rahmet eylesin, gabirini cennet etsin Kosova Zaferinin gecesiymiş” derdi emme yalan emme essah vardır bi bildiği bize öyle öğretdi” Aşık Veysel dizeleriyle bir kaç banka reklamı bir de ilan panosu "-Dost dost diye nicesine sarıldım Benim sadık yarim kara topraktır Beyhude dolandım, boşa yoruldum Benim sadık yarim kara topraktır." “Nice güzellere bağlandim kaldım Ne bir vefa gördüm, ne faydalandim Her türlü isteğim topraktan aldım Benim Sadık yarim kara topraktır” “Koyun verdi, kuzu verdi süt verdi Yemek verdi, ekmek verdi, et verdi Kazma ile döğmeyince kıt verdi Benim sadık yarim kara topraktır” "-Karnın yardım kazmayınan belinen Yüzün yırttım tırnağınan elinen Yine beni karşıladı gülünen Benim sadık yarim kara topraktır." “İşkence yaptıkça bana gülerdi Bunda yalan yoktur, herkeste gördü Bir çekirdek verdim, dört bosdan verdi Benim sadık yarim kara topraktır." “Havaya bakarsam hava alırım Toprağa bakarsam dova alırım Topraktan ayrılsam nerde kalırım Benim sadık yarim kara topraktır." “Her kim ki olrsa bu sırra mahzar Dünyaya bırakır ölmaz bir eser Gün gelir Veyseli bağrına basar Benim sadık yarim kara topraktır” çalı çokaştırılmış sobanın etrafında kürklerini omuzlarına atmış bir-kaç kişi kapıdan her giren selam verir onlara “-aleyküm-selam, merhaba,” “-merhaba,” “-merhaba,” “-merhaba...” her masada ayrı muhabbet, konuşmalar argolu konken oynayanlarda hiddet ve sakince seyredenler oyunu “dinleyen yok” ya, radyo kapattırılır, köyde kaç adam varsa birer-ikişer toplanır veterinerin ava gittiği en aktüel haber "Derviş’in yanına gelmiş" diyor kahvede müdavimler "hoşgeldin"ler herkesten ayrı ayrı, sonra merhabalar karşılıklı, oyunlar bırakılır, yarenlikler kesilir ekabir takımına hürmetler gösterilir ya eller ellere, ya da gözler gözlere değer her misafir geldiğinde bu! kendiliğinden sürüp gider herkes bir yerlere ilişir sonra; oyunlara kalınan yerden, ne de olsa yeni gelenler şehirlidir kaş-göz, selam, haber kalıp-gidenden sağ elin dışı, sol elin içine tohlanılır “ikki sahattır onu bekleyodum sendemiydi len!” tüfeğe, avcıya, ava… övgü avcılardan palavralara hay hay, “Köyün Alamanyalısı” Hacı’dan misafirlere çay, keklik sekdirmez , Adilin Arif tok sesiyle attı savurdu.. "-valla len epap, davşan höyle dibimdeydi dutturamadım amma! abey çok keklik vurdu".. Posbıyık “yemindossun” diyerek başlayıp bitirdi böylece sandalyesini masanın yanına getirdi. ağzının sol yanında sarılmış cıgarayla iskambili elinde geldi Küçük Bolat’da tabakadan tütün koyarken, Kara Mercan uzun uzun konuştu olmasa da anlayan "-misafirlere bak bakalım gonşu, birer çay daha içer miyiz" dedi Sarı Mamıdın Ali Macar Halil "-bitirsinler bi bakalım, yenileriz arkadaş Allah Allaahh" dedi gelip tokalaştı, bekledi "-valla gardşım" dedi, bekledi Deli Yakıp masadakiler sesi kesti; herkes ona döndü, oyunları bırakıp, galiz bir kelimeyle anlatmaya başladı kendi kese kese, mevzuyu sürükledi topyekün “-eee” lerden sonra elbette yüzbaşının karısı da rol aldı dinleyen şehirli bir baytarmış, vekilmiş aldırmadı zaten o da yediği golü görmezden geldi, çok güldü herkes gibi Deli Yakıp uzun bir hikayeden sadede geldi "-ee anlat bakalım Sülaman Bey kime verilcek irey" vee sorgular gibi “-bizim şu Mencilis govalisyonsuz olur mu… ha! Bizim uçu(n) olsa noluuu, olmasa noluu sizin ca(ha)pe malefetden gurtulur mu" dedi. !! eski vekil çay bardağını masaya koydu, geçmiş yıllarda kayboldu, yutkundu; “- "-oğlum sen değimlisin” dedi. dün, bir nine hastaymış, iğne yapmışım" anlattı İbrahime bizim bebek hastalanmıştı da “kurşun dökdürdük”, “güya.. nazar dokanmış” Döndü Ebe böyle miydi" dedi ………….. "-bâyâ yaşlanmış" ?? “meclissss, bildiğiniz gibi valla ne diyeyim hepisi sizlere malum” dedi bir kaş-göz işaretiyle, Meclise boş verdi "-Kara Sümen, Kara Veli, Kara Bayram, Kara Molla" dedi etrafta göz gezdirerek "-Kara Ahmet muhtar yine kara mı köyde" dedi iç çekerek, "-şu" diye gösterdi müzmin Halk Partili Necati gençlerle oyundaki ufak-tefek birini, Gucur Halil "-bende mıhtarıdım sayın vekilim" dedi "-her ne gadar gara olmasam da" İzzetin Hakkı "-yook gari emmi” dedi “-sizin devrimiz geçti" Türkoğlunun Bolat "-sıra çoluk-çocukta eski mıhtarların damatlarında" Hacı Adil "-ulen olum ha bi hura ğel len!" dedi güya muhtar Vale Durmuş’a seslendi ama o yönünü bile dönmedi hâlâ henüz askere gitmemişlerle okeydeydi Adil Emmi daha bir öfkelendi "bu nassı mıhtarlık Alla(hını sever)sen o(ğ)lum bu köylü biçcik mahkeme yolu öğrendi senden? ertrafa pişman baktı “-bu iş çoluk-çoc(uğ)a mı galdı ga(y)ri !? adam yok muyudu başga hu goca köyde kime deyon, deyo mu bi neydiyoru bu! olmaya-gomaya yerme imi" "-valla" dedi Dehmenoğlu "eskiden Köyodasında mahkeme gurulurdu". Arif Osmanı, Köseoğlu, Kısıroğlu, Hasanali heyet olurdu "-şimdi" dedi Mercenin Osman "şahitlik var har hafta ya Menevşe, ya Deli Gelin yahut da Akdışarlıya" İzzet Emmi "-köyde öretmen yok” imam yok biri ölse", dedi Felek "-mezer kazcak adam yok", Hacı Gozir, "-iki öğretmen yeter, okul tamam, yol bii hakkın tamam" Pandal Memed "-eğsiğimiz evlere çeşme" dedi Tıkırdak "-imam" Avilden; "-götürdü Kulosmanı bir trafik kazası Gökçe Mamıt tüydü , Sen(irk)gende” Kara İbrem “-köyde ne bakkal ne saltıkçı galdı, ısmarıç pazara gidenlere." Kör Melit; "-eskiden berber gelirdi haftada bir tıraşa kalaycı, nalbant, düğenci onnar da bahardan bahara." İbi; "-hinci herkes kendinin berberi, tıraşı günaşırı, hemi de..” Koca Durmuş; “-alimiyon çıkalı hangı evde kalaylancak gap galdı." Bekçi Bam Bayram; "-öküz Zebitoğlunda, gatır Sağır Hasanda, Helimenin Arifte," Deveci; "-motur ağalarda, patpat Pesede, münübüs Şıkır Halilde." Gozir Imızı "-şimdi mantafon var geçi-goyun yerine gonşuların evinde” Nahat sürü Köse Memet’de, Bekir’de, bi(r) de bizim Çil Sülemen’de" Goziroğlu "-goyunpeyniri, yağlıdolaz alcağsan bi-tek Kösenin Gelini’nde” Kara İrbem bal Akosman’da, nar Hapbana’da ceviz Goca Fadime’de” Çil Melit; “-kaykıla-kaykıla deşirir çelenlerin içinde" Baytar; "-Gazi Bobuş Emmi; yağışlardan, bereketten haber verirdi gelecekden, hatta soy kütüğünden." herkes her yerden hayıflandı “Goç Emmi sizlere ömür” “Ismayılcık rahmetli oldu” “Gazi bilirdi” “secereyi okurdu” “-… senin geşmişinde cingennik var” hoşuna gitmez birilerinin aklına gelmezdi alınırlar.. “seherde Ülker Yıldızına bakardı emme hava tahmini dutardı” “bek eyiydi, iyi adamıdı..!” dediler Alibey: "-Çatkılı, Hamıza, Ala Kemal ovada öldü, Akmemet, Hasan Ali, Müneviroğlu uzakdan geldi." Hasanüseyin: "-askerde, dağda, yolda kaldı Feleğin çocukları" "-çok mücadele ettiler dayım" dedi Macar Apdıllası Kel Bayram hastaydı gurbetten geldiğinde Keklikoğlu köylüdür, epeydir gelmese de. Kel Arif; “-bi de maaile gedenner var Kara Mullanın, Topal Ismayılın çocukları Müslüğün Şaban, Gozir Memet Kabak, Sucu, Nuri, Ariflerin Ahmet” Avilden: “-gedip de gelmeyenner var Çil Murat, Bobuşun Osman Azgının Ali İhsan,” etraftan sayılmaya başlandı birer ikişer “-Hacımemedin Yaşar”, “-Kara Mercenin Teber” “-Genç Amadın Ramazan”, “-yurtdışından tahsilli Mustattin”, “-Ankarada mühendis Hacıların Memet, Garib Osman, Muzafer”, “-Aynı Hasanın Osman, Kara Bayramın Iramazan, Yabırın Bolat ile Yabır Hasan” “-Adilin Hacı Hüseyin, Hasan Alinin Bolat”, “Türkoğlunun Bolatan” “-İrecebin Fa(h)ri foturafçı” “-belediye’deler İzzetin Ali, Devecinin Gonyalı, Yamık Cöbenin Halil, Fadımanın Abdılla(h), İzmirde başkomser; Müneviroğlunun Sadıllah” “-Halis”, “-Nazım, Doğan, Mükerrem”, “-Hacımemetlerin Ormancı Sülemen, Karavelinin Ali, “-Hacı Aptıllanın Cöbe Osman, Terzi Hasan, Çolak Mercen çoğ oldular gedeli”.. “-Hacıoğlunun Ismayıl asabi, laubaliliği sevmezdi” “-Kör Sülemenin Ismayıl ıslık olan yerde eğleşmezdi ” “-Leylekoğlu meyancıbaşı, yarı-bazarlık istemez” “-gardiyan oldu Pısılı İzmir’e ğetdi-ğelmez.” “-Hidayet ilk eğitmen, Memed Ali ilk öğretmen”, “-Dalgüllünün Osman ilk burs kazanan köyden” “-yirmi kadar tekniker çıktı köyden, birkaç tane mühendis” “-birkaç tane de ö(ğ)retmen, on kadar çavış bir o kadar da polis” "-göçtüler" dedi İbi; "Çakalkızı, Çakal Ebe İminecik, Gısır Aşa” Gafar “-Goyungızı, Sışdı Garısı Yörüğ Ebe, Gara Haçça, Irazca” “-Abıladırlar” dedi Sarı Mamıdın ali “-Goca Hesne, Sultan Gelin, Hacer Ebe”, Pese “-Ciçili, Topal A(y)şa, A(y)şa Dudu, Antelleli, Ümmüce Pakize, Göktepeli, Dal Memed: “sanki Göplek sağ daha” Nahat “-Akili Ebe İrbemin Musduğu evlatlık aldı”, Kel Arif: “-Çırak, Zülfikar, Kürtveli İzmir’e ev yaptırdı”. Sateli: “-Macar odasında eski yarenlik yok” Mustugoğlu “-Şaban Emmi de, Hacı Mehmedoğlunda eski genşlik yok.” Yüksel: “-Ankaralı ovada, Dalmemed avlıkda, Dıngıdık; Hasançeşmede, Köse İrbem koyunda, Dehmendede evinde”, Akmemedin İbrem: “-Yamık Cöbe kirmenle kıl eğirmekde” Çil Melit “-düğün-bayram bilmez, sürüden eğsilmez Köse Memet” Adilin Arif: “-koduğun yerde durmaz Dal Memedin Irafet” Hasanalinin Üseyin “-ee yazzık, Gara Hacı hergele güderek geldi-geçti, ne buzağısı oldu, ne sıpası hergeleye sürmedi.. Zebit Durmuşu “-Üsükdede piz, mumlu iple papba tamir ederdi..” Macaroğlu “-Gısır Hasan tenekeden kavurga tavası” Goca Durmuş “-Hacı Osmanoğlu beldanat, dirgen, urgan, eğeyf, kağnı, boyunduruk ustasıydı...” Tıkır Imız “-Derviş Emmi de bu işlerde herkese yardım ederdi Sülü “-üstelik de eyi avcıydı” Deli Bolat “-bi(r) de “eşek çekerdi ”... Hocanın Memet: “-Topal Melit sekerek karda kışta Osman Çavış “-Hacıoğlunun Sadetin kulağı ajanslarda Lort Amad “-Gopretifçi Ramazan bey, sulama hususuna elattı” “ekonomik, siyasi” “hatta uluslar arası”, ve de “bu köyün ufukları” birbirlerine pas verip gelişmelerden dem vurdular böbürlenerek. pazarlıkta meyancıbaşları Hacıbey, Çöllü, Leylek Gozir Imız “-Alicik, Feleğ Osman, Kör Melit ovaya bes(ih)ane yaptılar” Felek Halili “-Mamaş Emmi sebzelik, beş on gonşu elmalık kardılar” Deli Bolat “-ova tarlası olmayanlar yan gelip yattılar” Deli Yakıp “-bir zamanlar ovada guş içecek su bulunmazdı”, Çil Sülemen “-Gara Helime Payamdaşa küp koyardı, su eğsilir, gübeç dolu durmazdı” Nahat “-hinci ganal su daşır, bahçası var herkesin” İzzetin Hakkı “-yol dersen, asvalt oldu, dövlet zeval görmesin..” Eğriparmak tasdiklemek için söz alacaktı Ak Mehmedin İrbem “-Sayın vekilim” diyerek (Yokar Tırtarlılara) Ankara’daki ilgiyi aktardı, Türk Amat elinin tersiyle masanın ucuna itti tavlayı "-efendim halıcılık bitti, elmacılık bitti" diye hayıflandı Masır Osman “-hökelaa! bari aya(ğ)a gak” "bir ziraatçı olalak dedim ki meyveye budamayın ağacı"" "gedin-görün" dedi Goca Durmuş "ben budadım Muhtarın Almalığı" Tıkır Imız "-yardımın oldu muydu epap, alma da olur, halı da " dedi, Hoca Memet "-hatta geçi de olur".. Osman Çavuş "-çiftçilik yapcağsan gerekli motur". Musdukoğlu "-ağa" dedi “köyde yaşaycağsan topraktan şaşmağcan" Değirmenci (Hacı Memed) "-emek vercen, çalışacan, uğraşcan" … haaa bi de veresiye defterini eyi dutacan” Leyleğin Bolat "-len valla hiş adam olan olmuş mu" dedi çabalamaynan" gerinelek "-işi bilecen emme; paran da olacak" dedi Çavış Osman "-ben goyundan başkasını bilmen arkadaş" dedi Akmemedin Hasan Üseyin Ismayılcığın İrbem "-onuda yem-yeygi satın alsan valla başedemezsin" "-vay boba vay" dedi Masır Osman "hesaplarsan ekme(ği) yeyemezsin" "-hesaplamazsan" dedi Deli Mamıt, "-İzmir’den döner gelirsin" "kapitalizm, sömürü, işçihakları"... dedi Ala Veli bıyığını sıvazlayıp "ne alakası var bizim oğlan" diye tekerine daş godu, Kel Sülü, Bedelin Memed Ali “-valla sizin endeki etdiğiniz” dedi “sus” diye işaret etti birkaç kişi “-tezvir dava” bekledi takmadı kimseyi “abıdıııık-gubuduuk ” "-Allanaşkına boşverin böyütmeyin ya" diye sözde yatıştırdı Pala Musduk "-ne iş yaptılarsa önüne gitmedi anasına satayın" dedi Arif Ağa "-Ümmünün Durmuş, Yakıbın Yılmaz, bi de Angaralının Hamza." Nahat; “-ya Felek Halili ya dayısı Apdılla köylük yerde ticaret iki ucu pisli deynek, angarya” "-ne yapalım arkadaş Allah Allah nasip deye bişiy var" dedi Sarı Üseyin, "-durun bakalım epap"dedi Sarı Mamıdın Nahat, “garşınızda mebus var”… !?? "dinleyin".. "-gözel Irapbım verir rızkımızı" diye söze garışdı tevekkülle Kabışın Musa "-o zaman" diye kesti Deli Aziz "motur şavkında davşan avladığıma garışma" Semerci "-amma" dedi "-söz temsili" dedi onaylamadı, “-mahluğun kökünü gurutmanız şart mı” Adilin Arif “-töbe estağfirullah” çekdi, “-senin ne alakan var yahu Allasen” dedi Deveci; “-efendim! köylümüz sıkıntıda sayın vekilim” diye konuyu değiştirdi, "-emme çocuğunu okutanlar çoğaldı" dedi, Alihsan "-mezbur okuyup gitmeye köyün çocukları" dedi bekçi Bam Bayram "-çiftçilikten beklencek hayır kalmadı" diye yakındı Gafar Hasan.. Kabış Musa da nihayet söz aldı güç bela "-mesmelesiz iş dutuyoz da" dedi İbiş "bereketsizlik ondan" "-ülen bu köyde ırakı mı içiliyo da!" dedi Tıkırdağın Ramazan Gucur Halil "-konaklar terkedildi, ya da bir kişi galdı Sultanca, Koca Fadime, Müslük Ebe, Pakize, Hatma Ğelin Hasanalinin Garı." Yakıp Emmi "-evler veran, …………….. inşaat olmayınca, ……………. köyden göçtü ustalar" dudağını yalayıp Necati, “-evet” dedi Yakıp Emmi devamla "-ihi Amele Kazım, işdaa Kösenin Mazin, Gaz Amede beş basar" Topal Melit “-öyle emme … neye yarar öne düşüvüren olmayınşa” Gara Amat "-Sarı Alinin Melit, Gara Velinin Bolat, Berber Melid Ali gardiyan oldular.” Saat Ali "-Arif Usta, Üsüğün Melit kazada götüre müta(h)itlik yapıyollar." Deveci "-her memlekette" dedi "köyümüzden mamir var" Semerci ekledi “-Senget mekdabı da köyün bi veli-nimeti Sağır Hasan "-çobanlar da işçi hinci İzmir’de yüz hane kadar üsdelik sogortalılar.” Potak “-Antalya’da bir mahalle”, Göplekoğlu “-Isparta’da yetmiş hane” Hoca’nın Osman “-Ankara’da, İstambol’da”, Alibey “-hatta Denizli’de bile”.. Deveci "-onlar da isteyollar köyün önünü açalım" Kara İrbem "-amma” Pala Melit “-hepsi güçcük memur, kendilerini kurtarıyollar anca" Vale Durmuş "-işlerinde patron yok, pulitikacı yok, müdür yok” Adilin Arif "-bir iş bulsa;? da(h)a! köyden getcek adam çok" Necati “İsdambolda Nuri bey” Sadet “-bilmeyon Patir Osman neci” Kabış “-Antellede Hasan bey” Potak “-Sengetde Tüydü Mamıd” Adilin Arif “-Alamanda Hacı Amad ve dahi birgaş gişi ne oldukları belli deği hepiciği de göya partici” Kara İrbem "-amma torpilimiz yok" dedi Deli Yakıp "-valla dayımız da bari sövabına bi el atsan" “-ne olursa sizden olcak efendim gaari” diye köy adına yalvardı sığır çobanı Al(i) İhsan Deli Ali “bu köyün ekme(ği)ni yemiş o kadak hayır dovasını almış biri olalak” hacı takkesini eline alıp, zivtli başparmağına dolayarak tespihini bademci Saat Ali ayağa galkıp, söz aldı, dileğe püskül dikti, "-efendim” ……….. herkesi susturdu pandal ve devam etti Saat Ali “-tarafınızca malim hepiciği” …… “-neye, dersen siz de bu köyün evladısınız hinci Allah bilip duru arife tarif ne ğerek değil mi” Akmemedin İbirem ayağa fırladı birden “-Sülaman Beyden fazla sizin gazanıp gazanmadığınızı marağ etdik neye derseniz o nun gazanca(ğı)nın malim olduğundan ziyade onun gosgoca memleketi var bu köylü bi dene sizi kendinden bildi köyümüzün vekili ne yalan söleyen Allah siz inandırsın bu bö(y)le” “Rabbim Teal Allah siz başımızdan eğsmesin” dedi, Kabışın Musa içinden dua etmeye devam etti, vekilin yüzüne baka baka cami ehlinin gözleri onda ses değil ama hareket vardı dudaklarında yüzünü sakalını tekrar tekrar sıvazladı etraftan gür bir uğultu “-amiiinnnn” dedi birileri, başını sağa-sola çevirdi diğerleri Sateli “-arzdeyin dedim” Etraftan yine yükseldi uğultu “-doooruuuu” “Allah sizden razı olsun” eski vekil “-sizden de efendim hem ne yaptık ki” Sateli “efendim” dedi sustu, …. bekledi “-siz bizim uçu umutsunuz, yetmez mi” neçeden sonura Kara İbrem, devam etti “-köylünün içler acısı hali" koro boynunu bükerek bu yoğun garibanlığı var gücüyle tasdikledi püsgül dikti Mırı Şaban sessizlikten istifade etti “-yoğu bilimin seen demiş evveli biiiiiiiri yookk, yok işdecik yoook, yok” Nahat, bekletmedi “-asıl tok acın halini ne bili, toook, tok” Macar Apdılla “-üsdünüze alınmayın tabi” Akmemedin İbirem “-Almanya’ya gitti dönemedi Sıçtı Kazım, Kadir Ceylan, çoluk-çocuğunu da aldı-ğetdi kimezi Hacıların Ramazan, Adilin Ahmat, Devecinin Yusuf Kelbayramın Arif bir de Azizin Hasan” Gara Amad; "-Almanya’dan dönenlerde köyde kalamadılar İrecep, Kazım, Bolat, Veysel, Tahsinin Sarı Yaşar". ayağı çarık, paçasının üstünde yünçorabı, Bedel’in, yirik dudağında cıgarası, kimseye aldırmadan "-günsüz doğmuş yeğen" "anasını emdirividim titreyo zati der(h)al al da ğet" "-sa(ğ)ol emmi" diye iki ön ayağından yakaladı Hoca’nın Sadıç Memet. sobaya yanaştırdı, oğlağı bu defa da gözler oğlağa, oğlağın göbek bağına odaklandı ve herkes baytar’a baktı kapı açıldı-kapandı "-hoşgeldiniz" dedi etrafa bakındı yakası köybekçisi armalı Mustafacık ayakta kaldı kahve zınga zınk dolu derken kapıdan girdi, kasketli, süvari pantolonlu omuzlarında paltosu herkesin yer vermeye çalıştığı Osman Çavışın Hoca, vekil onu kucaklayıp oturttu sağ yanına herkes birer sandalya kaydı yana çayları tazeletti, "-sor bakalım ne içerler" Macar Halil elinde çaytepsisi “-buyurun emmiler” vekil beni işaret etti Topal Kahveci “-ona sormaya nüzum yok” "- o açık içer" evet; hala bilirler, beni bilenler o terkedilmiş köyde, geçse de seneler hala o köyden biriyim kendimce hala o kahvedekilerden olamadan, o köylü, ama köylülere göre de, onlardan biri olamayan o köyün çocukları, yıllar sonra da hâlâ o köyde ve hâlâ çocuk, geçen gün gene biriyle, saatlerce oturduk. o’ da hala orada, ne güzelmiş o köyde çocukluk Kabak Öğretmenden, Söğütlü’den Akdereden eskilerden çook eskilerden konuştuk……. sanki neredeyse hala geriye çekilip Dere Çeşmenin ayağındaki yolaktan atlayacaktı ve karşı bayırdaymışçasına yan basıyordu ayakları geriye dönüp baktım karıştı yıllar özlediğim, çocukluğum anılar... adını anamadığım güzel insanlar, güzel anılar güzel dostluklar, güzel köylüm; güzelim köyüm... Yukarı Tırtar Çalı/ 2053 Çalı da farklı olduğu kanısı ile dipnotlarda açıklanan kelime sayısı şimdilik 3034 2 yıl süren seride resimlerinden yararlandığım Sn Gürcan Ekici, Sn Rıdvan Kubilay Yener, Gordion ve sevgili köylülerime teşekkür ederim. bu sayfayı süsleyen rastgele resim Sn R.Kubilay Yener’e ait.. diğerlerini Face Çalı sayfamızda sunacağım |
Oya gedik tarafından 12/13/2016 12:25:08 PM zamanında düzenlenmiştir.