Tırtar/1980benim çocukluğum bizim gençliğimiz ve bu son bölüm ile 12 Eylül sonrası göremeyenler kaale alınarak kaleme alınmıştır. ondan sonra hiç bir şey iyi gitmedi.. özala, dolayısı ile pkk ya zemin hazırlandı halkın elinde silah toplatıldı, pkk ya peşkeş çekildi biz gene de "bu vatan bizim" dedik! Memet, ulan memet …………… ulan hıyarağası, ulan puşt, kaç yıl oldu köyden çekip gideli bir daha yolun köye uğramadı sana kim ne etti ulan anan!.... “-yoklamaya gelecek” derdi bizim tertipler askere giderken bile, bu gün, yarın diye bekledi sonraları “dağıtım iznine gelecek” sonra, sonra “ıramazan bayramına gelecek” deye beklemişler be! kurban bayramına bile gelmedin hadi bi suret yollamadın neyse de el kadar bir mektup da yazmadın bayram tepriği de mi gönderemezdin teskere aldığında da köye uğramadın bana sarılır, ağlar beni “-memedim” deye koklardı “-memedim” diye severdi kadın ulan memet ulan onun-bunun çocuğu” diyeceğim mübarek kadındı anan ulan memet eşşoğlu-eşşek diyeceğim adam gibi adamdı baban …. adam gibi adamdı diyorum ……… sana hiç benzemezdi sen kime çektin bilmen ki çekmeden gidesi hayvan baban…. vefasız, hırsız, namert değildi vefasız dedim ardından su serpenleri hatırlıyorum da hırsız dedim, çalıp gittiğin kalpleri namert diyorum, verdiğin sözleri o sözler uğruna, seni yıllardır bekleyenleri biliyorum ya,… biliyorum ya ulan adam;……… adam gibi adamdır dedim ya baban için! her söze “-benim oğlan …” diye başlar ardından başarılarından aşamalarından bahsederdi herkese bana bile oysa ben senden gelen mektupları okurdum ona sil baştan bir daha sonra ananı çağırırdı bir defa daha okudur, okudur,………. okudur ağlarlardı senin yazın bellemiştiler yazımı anan-baban, ulan!... ulan memet ulan gahrolası bir kere bile yazmak gelmez miydi aklına kıran mı girdi, ölet mi deyyus yağlı kurşunlara mı geldin merak ediyorum… hiç uykun bölünmedi mi bunca zaman gece yarılarında benim yarım kadar da ha! kalemin, el kadar bir kağıdın yok muydu yazmayı unuttun mu unuttun mu; hışırı, çağlayı göğ eriği, ütmeyi teze bosdanı deri peynirini neyse de yayık ayranını nasıl unutur insan insan anasını… babasını,,,, köyünü nasıl unutur ulan ulan memet unuttun mu kuzu gütdüklerimizi bobaçca yapraklarında baktığımız falları o falı senden öğrenmiştim sen yedi kız sıralardın ben iki üstelik o kızların yedisi de sana yangındı yedisi de sana baygın, zevdalı sana başka havas olanlar da vardı ulan Memed ben! birinin bile aklına düşmemiştim bobaçca falında bile düşmemiştim düşmemiştim ulan!! sonra! sonra gitdin halt etcek gibi okumaya güya rahmet okuttun dostluğa ehbaplığımıza arkadaşlığımıza çocukluğumuza çocukluğumuzda güzel olan her şeye yazları bile gelmedin “-okulu var” dediler sonraki yıllarda “-izin vermeyomuş patıronlar bahara işallah” deye avundu ananlar “-işallah” dedi, soranlar sorduğuna, soracağına pişman o yedi kız birbirlerine düştüler ha deyince kimseye hele köyden birine “-he” demediler senden umut kesmediler ama biliyorsun hepsi de anana “-anam” derdiler anam oysa bilirsin öteden beri anan hiç birini layık görmezdi sana zavallıların kalbini de kıramazdı asla amma köydeki son vakitlerini anar da anan “-aldırmadım” derdi bana “-aldırmaz göründüm, kinayelerine süzülüşlerine bükük boyunlarına tafralarına gözyaşlarına her gidenin ardından bakdım baka-kaldım boynumu büktüm gözyaşı dökdüm ilenemedim Memedim” derdi kadıncağız o sana ilenmedi, hiş kimseye de ilenemezdi zati ben ileneceğim.. ulan memet ulan ben sana ne diyeyim uğruna köyü terk edip gittiğin seni şehirde alakoyon o kadın terk edip gittiğin köyün hangi kızından güzel o(ğ)lum hangisinden daha fazla seviyor seni hangisinden daha vefalı ulan! uğruna ince hasdalıkdan gitti sana hepsinden fazla havas olan köyden başka biri tanımazsın desem adını bilemezsin aklına gelmez sana hepsinden sevdalıydı Garip Anan! anan; “-üç denesinin ardından dovalarınan böyütdüm memedimi” derdi senin için “-merdimenin başında oturuyon bazar yoluna bakıyon ne zaman sen Gökçeler soka(ğı)n başından çıktın mı soluğum dutuluyo bağrım yanıyo len çocuk memet de yanındadır deyon seni gördüm müydü, sankı memedi gördüm sanıyon.. seni gördüm müydü, sankı memedi görmüş gadar oluyon ne fakıtdır sen de görünmeyon sen de görünmeyon ay yavrım” derdi ıramatlı gün aşırı gitsem bile elimi avuçlar koklar salmazdı ulan toprağa vermeye bari gelmez mi insan sen ne biçim adamsın ulan adam gibi adamdı dedim ya baban için vefasız, hırsız, namert değildi dedim ya yalancı da değildi baban garibandı, cahildi ama bir çevreye çıkıladığı mektuplarını ezbere okurdu adam sol iç cebinde saklardı cekedinin ve eli hep kalbinin üzerindeydi derken…. dili söylemez kulakları duymaz gözleri görmez oldu da mektuplarını elinden, dilinden düşürmedi adam ulan memet babayın sağ eli hep cekedinin altında kalbinin üstündeydi mektupların sol iç cebindeydi cekedinin, boynu bükük, nur yüzlü başı sol koluna yaslı burnu sağ elinin üzerindeydi ……… kas-katı ………. bunca sene sen nerelerdesin memet! …… ulan memet Allah belanı versin yağlı kurşunlara gelesin” demeyeceğim yarıyıl tatiline gelip de köyden son gidişinde sımsıkı sarılışımızda vardı bir şey ilk defa jilet tutmuştun herhalde ipek gibi pürüssüz, kaygandı yüzün o gün her gidişinden bir başka üzgündün ….. ulan memet sakalın bile yoktu daha dam başlarından buğulu gözlerle uğurlanmıştın hiç acelen de yoktu arabaya en son sen binmiştin en arkaya geçişin araba harekete geçerken herkesle bir anlık göz göze gelişin bir de köşeyi dönüp, gözden tam kaybolacağı en son anda son bir defa arabadan geriye bakışın ……… o gün ne yağmır yağmıştı ulan “-ekinde, harmanda yalınız goma bizinkileri” diye yazacaktın değil mi senden sonra ne ekinleri oldu ne harmanda gözleri ne de üniversite antetli ve ya “asker mektubu görülmüştür” damgalı mektuplar …………. hani “-mevsim bahar”dı hani kar kalkar-kalkmaz tabiat canlanırdı, çiçeklenirdi dört-bir yan hani umutlar yeşerirdi ya baharla oğlaktan kuzudan haz alırdı insan çobanlıktan ulan memet baharı bırakıp da kuzuları zümrüt yeşili bu dağları bırakıp da.. gider mi insan olan insan gidermi ulan kahrolası anarşizm illeti ne ocaklar söndürdü bilmiyorum ulan memet, giden gitti ne uğrunaysa ölen öldü artık kan akmasın analar ağlamasın tetiğe ilk eli gideni değil, atışı can alıcı noktaya ilk isabet edeni Allah kurtarsın .. … …. olsa olsa; senden bir mektubum fazla gelmiştir, “görüldü” damgalı belki birkaç gece fazla geçirmişimdir “koğuş kalk”lı, yaşamak ne zor iştir. bir serseri kurşun dokunmamıştır alnıma bir kahpe kurşun göğsüme mahkumum müebbete idamlık ne suç işlesem acaba isyan mı çıkarmalı ne gitmeli bir kim vurduya ne olacak bundan sonra! Çalı:1899 DİPNOTLAR yangın: aşık, sevdalı, düşkün, tutkun, heves ince hastalık : verem. Bilinmeyen, bilinemeyen hastalıklara ince hastalık, ağrılara yel denirdi. Bu yüzden ince hastalık diye karasevda da kastedildiği olurdu. |
Yüreğine sağlık
________________________Selamlar