Tırtar / Macar Odası
Macar odasında; toplanırdı
bizim mahallenin ekabir takımı kışları, çalı-odun çokarırlardı, ocaktaki ataşa muhabbete Üsük Dede ile Dehmenoğlu’ndan başka büyükler katılırlardı, diğerleri susardı. “-Anşa Ğelin”, misafiri doyurur, bir kap yemek, iki ekmek, bir kaşık getirerek ya da yeni çalınmış yarı tutmuş yoğurt sahana kaşıkla ters çevrilmiş, bazen de ıscacık bulgur aşı ala-sulu buğusu üstünde “emmi sovumasın, ıscacık ye!” pişmiş yoksa kuşbeyni dadıktırılmış pekmezli yoğurt” Anşa Ğelin odayı siler süpürür, arada bir çarşafları yıkamaya götürür. yazları; satıcılar, kalaycılar, sepetçiler, semerciler, nalbantlar Sücüllü’lü kepiciler, Kocabaşlı yüzzükcüler, Sücüllü’lü Bıkkanın Halil kökboyacı, Kaşıkara’lı Yedidağ Çiçekcisi de koku, yağlık satardı, Tevfikdede pekmez-kuru üzüm, Sirke, zeytinya(ğı) da getirirdi bazı Nisli Gocaapdılla; envayi çeşit Nazilli basması, empirme kaşmir, kazak, şarpı, Alegöz Aşağı Tırtardaki mandıraya süt yetiştirmekte Topal Cemilin işi ne bileyim ne? Dopbili, Satelinin culluk , Gök Mustafa, Adillerin keçi çobanı İğdeci Aziz’le ala-vere olmazdı. bir dee düğünlerde çalgıcılar da Macar Odasında yatar-kalkarlardı “-gene böyle biğün olcak ya; Köseoğlu yaygıcıların başına varmış kürklük bakıyoru emme bi türlü garar veremeyo, hankını tercih edeceni bilemeyo baksaykı Musduğoğlu geliyo “-len o(ğ)lum Meemed bak-bakayın bi! hunun gıranında bişiy yazıyoru” bakıyoru Musduğoğlu emme yazılar bildiğimiz gibi deği çit v, isdavroz, çapraz-mapraz gari öyle ya adı belli gatliken bi türlü sökemeyoru tabi, gumaşın gıranındakı yazıları eveleyo-geveleyo “okuyamadım Köse Emmi” dese olmaycak “-fan…fin fon(g) Köse Emmi valla tam Alaman malı” “-yani eyimidir, o(ğ)lum, alayın mı” “-Alaman malı dedik ya emmi” Köseoğlu bol keseden gereğinden bi metiro fazla galın bi kürklük alıyo en bahalı olan Alman malından dikdiriyo, gış demeden keyyo va! o da yelgeçer cinsinden bişiy çıkıyo üş gün sonura da her yerinden tifsiyo üzülüyo asgıda yanındahı keyceklere irenk veriyo millet deragap, Musduğoğlunun reklamınan alınan Alaman malından habardar oluyoru emme Musduğoğlu -o dallara bek basmayoru - herkes fevkine varmış, Musduğoğlu, Köse Emminin depesini atdırmış gene bi ğün, Musduğoğlu gülüşlü kürk hekayesini bire bin gatıp, ballandıra ballandıra annadırıkana “-epap ben ona “Köse Emmi bu alaman malı bek sağlam, al!” demedim ki” “-do(ğ)ru valla “demedin” ki” etirafdan gülüşmeler, felan derkene Köse Emmi çıka-ğeliyo Macar Odasına Musduğoğlu saklanmış filen emme, yer yarılsa da dibine girse faydası yok, düşmüş ele kısılmış bi kere Köse Dede, doğru Musduğoğlunun üsdüne.. seni(n)kinin, yakasına yapışıyoru gayad sakin; “-gel bakalııım Musduğoğluuu!!! o(ğ)lum bu Alaman malı kürk çoğ ıscak dutuyoru.. “-len emmi valla ben sana..? “alaman bu malı” dedim” “-benim alamaycam bişiy miydi o meret param olmasa yazdırı(r)dım Nis’li Abdıllaya” “-yoğ emmi bak gene yannış annadın ben “alman bu malı” dedim “-yoğ öyle deme adamın malı bek muteber, beğ eyi bek mukavim bek ısıcak dutuyoru valla atılıp gedecen ıscakdan, ben dayfalıyon, bunalıyon keyemeyon.. sen genşsin, dağa-daşa çi(f)te-çub(uğa)a oduna-moduna ğedersin Alaman boku yemeye de bayılıyon zati o kürkü gış boyu keyecen gabil mi” “-olur, tamam, gabil emmi” “-yemin et” “-valla keycen emmi” “-emme sırtından esmeycen başka gocuk-kürk yok”” “-tamam emmi söz” “-yoğ öyle yağma, yemin et bakayın” “-ahdım ossun, valla-talla çıkartmaycan emmi” “-hah höyle , oldu hinci, evden getirtdiriyo menşur fan-fin-fon alaman malı kürkü “-benden yannı sana gatın-gatın halal-hoş olsun” kendi elleriynen güye keydiri ğibi keydiriviriyo “-sırtında esgisin” “-sağol emmi” yakasını gurtaramayo, seninkini “şeytan ezapda gerek” misali hadi Allah selamet versin işallah bana dova edersin” bir üş beş, bakıyo adam guyruğu titredecek yemin parasını dağıdıvırıyo da Musduğoğlunu cefadan, gurtarıvırıyo onun uçu, arkadaş, “-bilmeyon” demek varıkana Nasirettin Hocanın ettiği gibi galdı ki gavığın yok, şadetnamen yok me demişler hani “bilmediğin boku, get mekdebinde oku” bilemeyosan eli de kendini de aldatma olur-olmaz işe çanak dutma” neyimiş he mi? “fan-fin fon Köse Emmi tam Alaman malı “-eyi de adam, eyi sağlam, mu(h)kem mukavim demiş mi?” “-dememiş mi?” “-demiş mi?” “-sahi dememiş mi?” Resim Macar Odası Çalı / 1853 DİPNOTLAR kuş beyni: pekmezli yoğurt yağlık: koyu sarı ipek işlemeli sarı bez baş örtüsü Nis Adası : Eğridir’e yakın bir adacıktı, artık karaya bir yol ile bağlandı. Ali Saat Karakaya culluk diye kasdedilen hindi, (gulu-gulu, kelkel, kel fatma) yaygıcı: satılacak mallarını yayarak gösterip satan sökmek: okuyabilmek yelgeçer: seyrek, rüzgar geçirir üzülmek: (kumaş için) seyrekleşmek, havının dökülmesi, eğnimek, yıpranmak, eprimek o dallara basmamak: o (gedenlere) taraflara uğramamak, saklanmak, kaçmak hah höyle, hah şöyle, ha şöyle, hah :en ideal şekilde, tam istenilen gibi, tam isabet, denkleşti, kıvamında yerli yerinde |