heryere yattık yere basmadı üstümüze tanklar çünkü öz evlatlarıydık biz vatanın çeliğini sulamıştık kendi kanımızla karamsarlığımı okşuyorum biliyorum açacak içinden bi domurcuk gül kaldırıp soylu başını öyle dimdik zulme karşı kanayarak of çekecek içli bi tūrkü vatan seni ancak türkçe anlatabilirim sen beni sularınla dinle göğe bakan sularınla şuracıkta burnumuzun sızılayan dibinde sabahlar gibi dipdiri alınyazgılarımıza kutsal topraklarımıza yani kadınlarımıza elbet kırık küskün umarlı ve güvercin kanatlı ellerinde evlat tadı somadan cerattepeden şahit cenazelerinden yangın yangın esirgeyen ve bağışlayan nurun gölgesi ana dolu artık kıran kırana her yeri deliriyor zaman kamaşan şafakla neye döksek yüreğimizi ağıt oluyor oysa nasıl severdik şiirleri gurbetten gelen mektup gibi adımızın yanında kısa bi not gibi düşlerimizi havada bahar çocuk ellerinde dalgalanan balon gibi hem birdenbire kütür kütür elma şekeri |