Anne
yine yüreğime gri bulutlar indi anne.
sonra yüreğim karardı, yüreğim soğudu, kaskatı bir taş var sanki yüreğimde, oysa raflarda duran bir kitap kadar güzel baktım bu hayata anne. bu hayat beni hiç anlamadı, yada ben bu hayata ölü geldim anne. hiç doğmamışım sanki, ama yaşıyormuşum kadar güzel nefes alıyorum anne. ben yaşamanın nasıl olduğunu hiç anlamadım. bir sabah güneşin doğuşunu gördüm, sonra akşam karanlığını, ve ölü bedenleri gördüm anne, yüzüme gülen ölü bedenleri gördüm. savaşların namlu uçlarında, postal seslerinde bir bir yükselişini, alkışlayan insanları gördüm anne. hiç savaş alkışlanır mı? hiç ölen insanlar için sevinç çığırtkanlığı yapılır mı? yapıyorlar işte anne. ölen insanların arkasından cehenneme git diyorlar, cehennem ölen insanların gittiği yer mi anne? yoksa öldürenin kaldığı bu hayat mı? üstelik çocuklara tecavüz ediyorlar anne, minnacıcık çocukları parça parça öldürüyorlar. hani çocuklar melekti anne? melekleri neden öldürüyorlar hiç anlamadım. dağılmadı yüreğimdeki gri bulutlar hala anne, öyle soğuk, öyle katı, ve öyle ürkütücü ki; ben bu hayatta nasıl yaşadığımı hiç anlamadım. bu yaşamak mı? yoksa ölmek mi? onuda hiç anlamadım. ama ben yaşıyormuşum kadar güzel rol yapıyorum anne. ve onurlu bir kavgayı sürdürecek kadar, bir sürü aşk biriktirdim, yeniden doğacak çocuklar için anne. ibrahim dalkılıç 03/10/2016 20:15 izmir |