ÖLMÜŞ KUŞLARA KASİDE NİYETİNE
babamın bıyığından siyaset dersi aldım.
kaderimi gönyeyle çizdirdim sarhoş bir ressama üzerime meryem merhameti yığılmış biraz İsa’ya acıdım biraz Godiva’ya. hüznü çıplak gezen bütün fukaraya... sert geçen şubata sosyolojik bütün acılara çirkin kurbağayı öpen prensese... tecelli ile ecel arasındaki yırtık çizgiye... ben seni kızını seven bir anne gibi gördüm. kar yağıyordu her hangi bir insan dağına sana barbarlardan bahsetmemişken henüz parçalanıyordu bütün etin bir itin dişleri arasında. silahımı çekseydim yahut bir divan şairi olsaydım, elbet merkezi cennet olan bercesteler düzerdim sana. ekmekle gülden bahseden bir şiir içiyorum. fena çarpıyor beynimi karnımda bir harp sürüyor tanklar terliyor alnımın ortasında dedem tırnaklarını kemiriyor ninemin hüznünden. gökyüzü devriliyor dervişlerin üstüne ve kimya kurşun dökmeyi öneriyor kuşlara. bir resimden çıkıp gidiyorsun sen yüzünü yerinde bulamıyorum. damarlarımdan geçerken polis çeviriyor seni. yasal tedbirlerle tutuyor ellerini istimlak edilyor bütün düşlerin gözyaşlarîn asılıyor kent bulvarında hükmü yanağındaki sivilceye okunuyor. tırnaklarıma veriyorum ilk iştimayı. bugünde seni sevdiğimi söylüyorum duvarlara. kasımı yırtarken takvim yaprağından şimdi hüzünle düşünürüm uzaktaki evini. yakın akraba çıkıyor bütün acılarımız... pynst. |