4
Yorum
26
Beğeni
5,0
Puan
1503
Okunma
Her Eylül aynı acıydı aslında…
Tenhasında kaybolduğum gülüşün
Yakasından tutunalı çok oldu,
Ayrılığa…
İçimi dindiren yağmurlar ve sesinde boğulduğum Martılar
Terk etmiş
Düşümün şehrini.
Bilmezdi ellerim, kaç parmakta kendini özleyeceğini
- Sahi kim daha çok severdi bu aşkta? -
Ben unuttum
Siz hatırlatın onlara.
Cehennem kesiği dudaklarından
Arşa yürüdüğüm kalbimin uçurumunda sallayın beni
Ölmek yine en iyisi.
Girdabında kaybolduğum gözlerini önemsemiyorum
Kaç beden kaybı geçirmişti ömrün
Palyaçolar ağlarken gülümse onlara.
Ve kaç bucak kaçar ayakların
Peşinden gelemezken.
Şefkat kokan sözlerine sığınmışken
Hangi gece kara kedi gibi girer aramıza
Yıllardır unuttuğum şeyleri
Ne olur bir yudumda anlatma bana.
Aklım çoktan yerle bir etmiş kendini…
Sen hatırlamadıklarım kıyısında gülümserken
Kara gözlerinin arasıyla sırıtma ardımda
Bilirsin yok yere kahkaha atar içim
Ve hiç umulmadık bir zamanda
Tıpkı o an gibi küs düşerim aşk’a…
Bilir misin sen
Anlattım mı sahi
Korkağın tekiyim ben
Kırıldıkça kırıldım,
Küstükçe küstüm çocuk yanıma.
Büyümeye heves içimi kendi ellerimle bastım
Sonra kim sarılsa kaçtım
Hangi şehir
Hangi mavi
Hangi eylül varsa…
Üşürdüm bir aksam üstü
Sesim titrek, tüylerim diken diken…
Dokunma saçlarıma
- Gidersen bir gün (bu defa) dayanamam –
Zên. //ÜçEylül2016
5.0
100% (17)