Tırtar / Balkon“-hatırı sayılır zenginnerden bi(r) Aziz Usda varımış da hırsızın biri bunun evini yarmaya ğakmış olcag ya adam evine giren hırsızı kovalarkana hırsız düşmüş, Aziz Usda’nın balkunundan aşşa hırsızın ayağı kırılınça tabi kaçamamış zapdiyeye yakalanmış zahar o ğünün behrinde derdest edilip gadı efendinin huzuruna çıkarılmış gadı efendi buna bi zılgıt çekiyo bir azametle, hırsızın üsdüne yörüyo “-bire melun, utanma(z mıs)ın bu yaşta hırsızlık yapmaya haram, günah nedir bilme(z) mi(si)n boyundan bosundan utan atın bu deyyusu zındana “hanyayı-gonyayı” eyi bellesin bi ta(ha) da alın teri dökmeden garın doymaycağını ö(ğ)rensin” hırsız gadı efendiye etiraz etmiş “-efendim ben bir şey çalmadım ki bu memlekette hak-adalet yok mu? sen beni ne haknan zındana atıyo(r)sun benim suçum güna(hı)m ne” demiş gadı efendi öte bakmış, beri bakmış evelemiş, gevelemiş işin içinden çıkamamış n(ih)ayet “haklısın” demiş gadı haklısın deyinçe barabar hırsıza bi(r) dirayet geliyoru .. gadı efendiye yüklendikçe-yüklenmiş “-gadı efend, gadı efendi asıl davacı benin(m), ben Aziz Usdanın korkuluklarının çürüğ olması yüzünden balkundan aşşa düşdüm, bakın bacağımı kırdım ya ölse-galsaydım? hı!? çoluk-çocu(ğu)m n’olcağdı hinci işimden gücümden de galdım yetmez gibi bi(r) de sen beni kodese dıkarsın ben bu adamın evinden ne çalmışıyın” !! “yavız hırsız ev sahabını basdırı(r)” misali gadı efendi hırsıza ne desin hinci canı sıkılmış, başını gaşımış öykesini Aziz Usdadan almaya galkışmış bu defa da hışımla şika(ye)tçı Aziz Usdanın üsdüne yörümüş “-Aziz Usdaaa, bre Aziz Usda , balkununu neyye muhkem yapmazsın neyye düzgün çakmazsın gorkulukları?, üsdelik bi(r) de usda olaca(ksı)n yaptığın evlerde; böyleyse eğer vay ümmet-i müslümanın haline bakalım sayanda daha ne canlar yanacak, vatandaşın evlad-ü ıyalinin hali n’olacak bak! beyefendi senin yüzünden balkundan düştü, ayağı gırıldı, ya ölseydi ne-üzu billah? senin gibi usdalardan illallah olmaz olsun senin gibi usda! dıkayın seni içeri de! aklın başına gelsin bi! bekçiler.. atın bu usda bozuntusunu zındana” herkeş bakmış kalmış kadı efendiye öyle ya! bu sefte de Aziz Usda diklenmiş “-neyye” gadı efendi daha sertçe kanırtmış “-balkun gorkuluklarını muhkem yapsaydın ya!” demiş boynu-bükük ev sahibi Aziz Usda saygıyla garışık itiraz etmiş gadıya “-efendim, evet ben usdayın hem de baya etibarlı bi usdayın üsdüne-üstlük ev de benim amma..? balkun gorkuluğunu ben kendim yapmadım ki beni suçlayasınız” “-kim yaptı bre adam” “-Dülger Musdafendi” “-tiz çağırın hu Dülger Musdafendi denen melunu” dülger hemen huzura alınmış suçu anladılmış, “-bak Musdafendi, bu beyfendi Aziz Ağanın balkunundan düştü ayağı gırıldı, işinden gücünden oldu Aziz Usdanın balkun gorkuluğunu sen yapmışsın amma velakin muhkem yapmamışsın gerekirse iki mıh fazla çakar insan yaptığı işi biraz muhkem yapar, vatandaş Aziz Usda’dan Aziz Usda da senden davacı vicdan-ı amme nezdinde suçlusun zinhar” !! Musdafendi bakmış pabıç bahalı gadı haklı, ne etmeli, ne yapmalı da! kefeni yırtmalı adam gözüyün yaşına bakmaz içeri dıkar Allah yaratdı çoluk-çocu(ğu) vardır demez de; asar mı asar en eyisi suyuna getmeli “-evet efendim benim çoluk-çocuğum da düşebili(r)di” “-değil mi ya, zindan senin aklını başına devşiri(r)” Musdafendi zındana atılacakmış ama, madem herkes etiraz ediyo, o da etmiş “-evet o gorkuluğu ben yaptım, ben çaktım gadı efendi her tarafı da bi tamam muhkemdir.” “-yaa?? eee” “-ben çakdım ……………. amma velakin; gel gelelim tam o son mıh çakacakken, …..!! yeşil feraceli bi hatun, karşıdan geçiyo(r)du ister-istemez gözüm ona takıldı o arada mıhı kaydırmış olmalıyın muhkem olsun deye çok mıh gullandığımdan başka da mıh galmamıştı .. o yeşil feraceli hatun; o! yeşil feraceyi keymeseydi o gün, o sahat, oradan geçmeseydi mıh yannış çakılmayacaktı balkun gorkuluklarında da haşa huzurdan bir gusur olmayacaktı beyefendi düşüp ayağını gırmayacaktı o yüzden bir suçlu varsa o da; o yeşil feraceli hatundur!” “-tiz bulun o yeşil feraceli hatunu ne menem bir şeydir” koşmuş zaptiyeler alıp gelmişler yeşil feraceli hatunu kadı efendi ona da esmiş yağmış suçunu usulen anlatmış ? “-… bak yavrum, nur-a aynım şayet sen bu göz gamaşdırıcı yeşil feraceye bürünüp Aziz Ağanın konağının oradan geçmeseydin Musdafendiye görünüp nazar-ı dikgatini cebretmeseydin o çivi muhkem çakılacaktı beyefendi düşüp sakatlanmayacaktı şimdi ben kendi elcağızımla seni demir barnaklıkların arkasına nasıl göndereyin benki; yünsek vizdannı bi gadı bu bana yapılır mı, benim ne günahım mar ki? ne edeyin ben hinci” … “-atın bunu(zın..)” demeye kalmamış yeşil feraceli hatun da etirazını sıralamış “-maruzatım var kadı efendi, Hakg-ı aliniz var; suçluyum amma benim bu gördüğünüzden başga feracem yok bunu da siyaha boyatmak için Boyacı İbram efendiye verdim amma Boyacı İbram siyaha değil de yeşile boyamış benim bunda ne suçum, vebalim mar zındana atılacak biri varsa o da Boyacı İbramdır” deyince gadı efendi öfkelenmiş, gürlemiş “-bu iş çok uzadı benim görülecek başka davam yok mu ey ahali” demiş “bu dava ile akşam oldu mahkemeye hacet kalmadı zaptiyelerden birine hemen bir darağacı kurun ötekine de tiz boyacı İbramı bulun asın deyyusu ben de kurtulayın siz de kurtulun” diye emreylemiş.. kadı efendi davanın uzamasından yorulmuş hemen idam sehpası kurulmuş Boyacı İbram derdest alınmış derken kadı efendinin kapısı tıklatılmış “-ne var bre çavuş” “-efendimiz af buyurun bir maruzatım var da” “-senin derdin ne yahu ……… de hele” “-efendim boyacı İbramı asamıyoruz” kadı efendi kükremiş “-neden bire zındık” “-efendim adamın boyu bizim darağacından uzun” kadı efendi, kendince işi halletmiş bulduğu çözümden memnun fetfasını vermiş “-bulun gısa boylu bi İbram deyyusu asın gitsin bu dava da bitsin” demiş DİPNOT ganırtmak / kanırtmak : tersine bükmek, ditmek, daha fazla diklemek, ters etki, beklenenin aksine gelişme |
Sayfanızı takip edeceğim
Saygı ve selam ile.