Tırtar /Yenisuyanar hayvanlar, toprak sanki kordu çatlar Koca Suvat “innebatmaz” olurdu Bel’de su arattı Köseoğlu Ümmü’nün Durmuş kaya dibini oydurdu baharda şöyle bir domurur “ovadan ağarken olsa da işsek otuziki dişe keman çaldırır mübarek” kaya suyunun tadı kekremsi-buruk ama buz gibi soğuk Yenisu’ya yeni çeşmeyi künk döşeyerek dedem yaptırdı, “bizim”di eşekle götürdük kulplu kazanı ötekiler gibi oyulmuş söğüt ağacından değildi, betondandı keçi suyu hatılı ataşdan uzak durduk! çıtıraklı çalının “çıngı”sından korunduk kil döğüldü haşgaştaşı ardında, kül suyunda göynekler tokuçlandı, topladığımız “Afyon” “Portland Çimento” kağıtlarıyla abimin okul kitapları kaplandı.... asbapları çalılar üzerine serip kuruttuk bir küme bulduk taşlarını yıktık, dağıtdık ora-bura savurduk elimizi huni gibi yapıp, ağzımıza götürdük, “gak-gurak”, “gakguburak”diye, keklik gibi öttük, alel-acele “dal-daşşak” soyundurulduk, esvaplarımızı ora-bura savurduk kayrak taş üzerinde dineldik cıbıl olduk kazanda kaynayan killi suyla yunduk yok “-sabun kaçtı gözüme” yok “-sırtım yandı” ağladım aldıran olmadı “-kes sesini! kör kalmayasıca, eşşeğin eşek sıpası mızıldayıp durma” sabun kalıbı başımda paralandı “hışkırıp dur”duk elimiz mahkum yutkunduk su ıscaktı, sabın gözümüzü yaktı ağladık, umursanmadık.. yunduk.. üşüdük-titredik, dişlerimiz takırdadı kollarımızın kılları diken-diken güneşte bekledik, kuruduk uzaktaki keklik-palaz ötüşleriyle cırcır böcekleriyle elimize tutuşturulan hıdırgillerin tohumunun saat yönünde dönüşüyle karınca yolundan taşınan tohumlarla avunduk akdonları altımıza, alaca göynekleri sırtımıza geçirdik dizleri süvarilikli pantolonları, topuğu gözenmiş yün çoraplarımızı giydik ve “gıslaved köylü ayakkabısı” marka lastik pabuçlarımızı kendimizi köy yolunda bulduk gözlerimiz çakmak-çakmak kirpiklerimiz belik belik her zamankinden heyecanlı her zamankinden iştahlı ellerimizde peynir çomacı elbette ilk ve, en büyük çomaç ağabeymin olmalı, değilse küser dünyayı başımıza yıkardı fedakarlık bana kaldı gene ebem “-cınnıtma endekini” diye anama çıkışırdı kocaman ısırıklarla avurtlarımızı doldurduk .. Yenisu Çeşmesinin yeni suyundan içtik kana-kana anamın iki avucu matara çomacın boğazımızı almasından kurtulduk doyduk! yola koyulduk.. DİPNOTLAR domurmak: damla şeklinde, kabararak (azar azar akan suyun topraktan çıkması hali) künk: toprak su borusu (beton büz) çıtıraklı: dikeni, yaprağı çok (kolay, canlı yanar) çtıraklı çalı harlı yanar, çok kıvılcımlı olur haşhaştaşı: sürtülerek haşhaş ezilen taş göynek: amerikan bezinden (pamuklu) iç çamaşırı, mintan asbap/esvap: çamaşır, giysiler, elbiseler küme: avcı kulubesi, avcı bu eğreti yapıya saklanır, yakınlarında bir yere kafesteki kekliği de saklayarak, veya kendi o sesi taklit ederek keklik sürüsünün o yakınlara gelmesi sağlanarak av yapılır cıbıl: çıplak, soyunmuş, cıbıl olmak: yıkanmak anlamında cıscıbıl : çırılçıplak, tamamen giysisiz ak don: amerikan (kaput)bezinden uzun paçalı iç çamaşırı alaca: gri çizgili kaput bezi ağca:boyanmamış kaput, amerikanbezi süvarilik: pantolon dizlerindeki ve arkasında eskimeyi önlemek için yeni iken yurulan yama gözenmiş: örgü ile yamanmış Çalı/ 1771 |
yaz tatillerinde Gittiğim köyümü ve büyüklerimi hatırlattı
yüreğinize sağlık efendim
Kaleminiz daim ilhamınız bol olsun
Saygilarımla