Suskunluğun Ölüme Bir DokunuşSuskunluğun, ecelin yanağına dokunuş Zifiri bir gecede, azar azar yok oluş Kangren bir yürekle, bir gövdede yaşamak Can çekişen bir düşü, avucunda taşımak Uzaklaşmak kendinden, kırık dökük sal gibi İki dudak arası tükenmek, masal gibi Kumdan kaleler kurmak bir fırtına ömürlü Savaşmak kâbuslarla, her vakit, türlü türlü Sen sustukça kıyıya vurur ölü balıklar Deniz susar, kum susar, küser kalabalıklar Gökyüzünü siyaha boyar kör bir boyacı Görsen mavisi yitik, bilsen ne kadar acı Güneş ürkek, tedirgin, ay karanlığa tutsak, Takvimler yara bere, gün aksak, gece aksak Çocukların yüzünde yetim bir kimsesizlik Sevgiye, şefkate aç, dili lâl bir sessizlik Suskunluğun bir deprem, bir yangın, bir heyelan Zamanı sokan akrep ve zehirli bir yılan Susma yâr, vurulmasın, kanamasın çiçekler Papatyalar, zambaklar çok acı çekecekler Susma ki karanfilin, gözü yaşla dolmasın Susma, gülün yüzünde tebessümü solmasın Yeşil dallar, yapraklar göç etmesin sarıya Susma, umut bayrağı çekilmesin yarıya Harabeye dönmesin, yalnızlaşmasın şehir Ekmek, su acımasın, ömrüm olmasın zehir Suskunluğun, ölümün yanağına dokunuş Susma Allah aşkına, susma ne olur konuş S.U. Serkan Uçar 07. 07. 2016 |