Hasretine Aşk OlsunGözlerimiz buluştu bin yıllık bir yazıtta Sarıldılar, çocukların sarıldığı türden Gözlerime gri bir bulut indi İki damla yağmur düştü yüzüme Hasretim dindi... Muhtemelen senin parmaklarının da sevdiği harflere dokundum Parmaklarım parmaklarını oracıkta tanıdı Öpüştü parmaklarımız, Ağustos kadar sıcak... Bir güvercin sürüsü kucakladı gökyüzünü Güneş kocaman ağzıyla gülümsedi... Bir güvercin sürüden uzaklaştı Bana doğru yaklaştı, Annem gibi bakıyordu Beni bir kitap gibi okuyordu.. Çocukların kahkahalarına karıştı tebessümüm Kaybolur diye telaş etmedim Korkmadım da hiç Öyle ya; Kimse Anavatanında kaybolmaz! Yüz gram kestane aldım kestaneciden Su aldım sucudan Bir de kibrit meydandaki büfeden çakmağa inat... Oturdum, bir tütün sardım Nefes nefes çektim seni içime Hınca hınç insan dolu Beyazıt’ta... Rüzgârı kokladım, Sultanahmet’te Kokun karışmıştır mutlaka diye Martı sesinde sesini aradım, Eminönü’nde... Haliç’te indim gece yarısı Bir adam ve bir kadın, boyasız bir bankta oturuyordu Kadının elleri adamın ellerinde, Emin ellerde Güvende... Galata’ya doğru sigarasını tüttürüyordu adam Adamın gözlerinde boğuluyordu karısı... Ah ne güzeldi... Suyun yüzündeydi yüzün Ve suya indi yüzüm Bakıştık uzun uzun Sarıldık, Koklaştık, Öpüştük uzun uzun... 30.09.2023 S.U. Serkan Uçar |