o intihar sehpasından
bazen bir kurşun sesi değiyor yüreğime
sanki sevgilim göz yaşımda suluyor solan çiçekleri ve bir yara büyütüyorum içimin sessizliğinde durup dururken kabuğuna dokunuyorum sonra hırçınlaşan bir mevsimi susturuyorum mevsimin soğukluğuna parmak uçlarımla dokunur gibi yine şehrin kör karanlığında kalıyorum iki dudak arasındaki engellere takılıyorum ve dudaktan kalbe kanıyorum oysa ne hayallerim vardı ne özlemlerim ne mutluluklarım hepsi bir bir tükenirken izledim hepsi bir bir kaybolurken sesinle ellerim, yüzüm, gözlerim korkak bakıyor bu aralar korkuyla bakan dizginsiz bir şiir kadar sessizim belleğimde kalan sesinle konuşuyorum bir idam sehpası kadar soğuk bedenim çocukluğumun sevinçlerinde kaldım yine hem dağların ardındaki güneşi bekliyorum hemde kırlarda açan çiçekleri özlüyorum oysa çoktan soldu içimdeki çiçekler çoktan battı beklediğim güneş bu aralar anlamsız sorulara takılıyorum anlamsız düşler kuruyorum içimden içimden konuşuyorum seninle karanlık vuruyor yaşlandıkça yüzüme ve müthiş bir yanılgıda kalıyorum bir kadın durup dururken nasıl özlenirse öyle özlüyorum seni çıkrığı olmayan kuyulardan terle yıkanmış bedeninden varoşların gecekondularından geçiyorum penceresinde kuş oluyorum sevgilinin ekmek kırıntılarıyla karnımı doyuruyorum sonra tellerle çeviriyorlar sokak başlarını ve vuruyorlar umutlarından vuruyorlar sonra gökyüzü içini döküyor sokaklara damarları terk eden bir kanda boğuluyorum n’olur göğsünde kalayım en masum halimle n’olur dön yüzünü o intihar sehpasından bu ölüm son ölüm olacak biliyorum ibrahim dalkılıç 06/07/2016 15:50 izmir |