bulanıkçok koştuk yoğrulduk elin hamurunda bulaşmadan suya una astık içimize sinmeyen dünlerimizi duvara nice gelincikler geçti tarlalardan şoralarda açtılar kızılca kıyamet külden geçişim akışım çaydan çaya duruluşum demedim ki yudum kendimi paslı bi duayla hozanda kuytuda ağacın kıyısında delicoş dalga açıl demeyle açılmıyor bulut dağıt demeyle esmiyor rüzgar yomuna kurbanlar adadığım toprak bıldır seneden daha toz daha ırak nere baksam ekin ölüsü kanatsız dal katarsız kuş sürüsü ne bereket ay hadi ’’orda bi köy var uzakta’’ ipil ipil bakar akşamları korkar kendi karanlığından ıslık çalar can çekişir sıra dağlar her seher büyür koynunda kurt ulumaları yanıbaşın bodur cadde kuru kalabalık iğilmiş bakar ancak bulanık suya |