0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
744
Okunma
“Boşluğa Kaçış”
Avamir, yanı başında duran ama bir o kadar uzak olan varlığın gölgesinden kaçıyordu. Ruhunu uçurumlardan boşluğa atıyor, dönüşü olmayan gemilere biniyordu; her yolculuk, hem kaçış hem de arayıştı. Okyanuslarda savrulurken, kalbi sökülmüş, aklı bin bir parçaya bölünmüş gibiydi.
Köpek balıkları gibi acımasız düşünceler, kalbinin en kırılgan köşelerini parçalıyor, parçalanmış ruhunu okyanusun derinliklerine sürüklüyordu. Tesellisi olmayan imkansızlıklar, onu mavi bir sonsuzlukta dalmaya, kaybolmaya zorluyordu.
Ama tüm bu kaçışın, tüm bu boşluğun ortasında, Avamir’in aklında ve kalbinde bir tek şey vardı: özlem. Onu düşündükçe, uzaklar daha da yaklaşıyor, denizin mavi kucaklayışı bir anda yetersiz kalıyordu. Kaçtığı her metre, her dalga, her rüzgâr fısıldıyordu: “Seni özlüyorum.”
Ve Avamir anladı ki, kaçış ne kadar uzak olursa olsun, bazı bağlar boşlukta bile geri dönülmez şekilde var oluyordu. Özlem, mavi okyanusun derinliklerinde bile nefes alıyor, her parçalanmış anın arasında gizli bir hayat buluyordu.
Kaçıyorum ve senden
Yanı başındayken uzaklara
Atıyorum uçurumlardan ruhumu boşluğa
Dönüşü olmayan gemilere biniyorum
Okyanuslarda geziyorum
Kalbimi söküp alıyor aklım
Bin bir parçaya vurup
Köpek balıklarına savuruyorum
Tesellisi imkansız düşünceler oluyorum
Sonra dalıp gidiyorum maviye
Seni özlüyorum