GÖÇ MEVSİMİ
ah baştankara
uçup gittin fundalıklardan sessiz sedasız ihtilalcı bir yalnızlık bu içimde göç mevsimlerinin kırık mavi boşluğu küçük kumrulardık aynı dalda hünerim incitmeden sevmekti seni bahar toprağı gibi taze kokun kadim kentlerde elime alıp fırçamı çizerdim gökyüzüne resmini serin rüzgarlar kaldı senden gökyüzünde kara matem kuşlarının dansı cunda sahilinde taş kahvede içtiğimiz çaylarda yapayalnız bir buğu turkuaz sularda güz yalnızlığı pranga vurdum yosun gözlerine kediye süt verip çıktım yapayalnız evden hangi kara trenlerle gideyim göğün kuşlarına gök ile yer arasında öp derinden kadim tufanımı her veda eylül sonlarının tenhalığı her veda soluk verir inannanın ölüler diyarına sıyır yabancı yüzünü ölümcül günahlardan içimde naramsine mersiyeler yakıyor bir sümer rahibi içimde göç mevsimlerinin kırık mavi boşluğu |