Okuduğunuz şiir 8.5.2016 tarihinde günün şiiri olarak seçilmiştir.
'bahar zıkkım'
nisan o kadar uzak ki artık hani anlasan, başı ağrıyor insanın bazı zaman ama öyle bir ağrı ki, kulağımıza gelir o deniz sesi köpüklerini itiverirsin kıyısından saçlarının uzak şarkılar, kardeşim böyle söylemişti -abi, değişince ne değişir örneğin ya da inince artık dünyaya, nesindir ince bir işçiliği olduğu belli sorularda çuvalladığım doğru dünyayı kaplayan karanlıkta geometri büyür gözlerimde iki kenarın eşek davasına terli sırtımı yaslarım soğurum soğur rüzgar kulakları kızarır sevdanın
bahar ciğerlerine tazelikler neşredince ya da basit bir röprodüksiyon tuba ağacını koklayan bülbül olur hayaladam ne acayip ötüyormuş, benim sakalar, serçeler, güvercinler masal anlatan martılar, medeniyet görmüş kırlangıçlar ama biz seninle cüce balabana tabiyiz ve tali yolun açık olsun önce bir dur, kapat kapıyı, ışıklar açık dursun
bilmek neye yarar adına heves edince, iki rengi vardır maddenin yazısında kadere eşlik ederken ne kadar uzun sürüyor sana bakmak su içinde susamışsın aydınlıkta karanlık boylu posun devrilesi gölgen aç bir hayvan nasıl güzel kalınacağını mı soruyorsun ta içinden geliyor, çaresi sen ne kadar uzun sürüyor sana durmak bir dağa tırmanmak gibi konuşmak, söz almak, söz vermek, buna rağmen Tur suskun haya saati, belki tuttukça mübarek bir amerika az’la yetinen karakıtayakadaraçılankuyu peygamber duası alıyor iki memnun m
karnın terazi savuruyor kaç m var karnında, kuşlar teninden giyiniyor cüce balabana kan gölü gözlerine hayran kucak açıyorsan millet oluyorsun bir millet ki göz dikiyor rüzgara karanlığa elleriyle iman etmeyi öğretiyor şeyatin sokağına girmeye korkan ben, rivayetler uydurunca korkma, tut elimden diyor bilmek neye yarar adına hevesle gezilen şu taşlık revnak mahzun olmadıklar düşürür eteğine kasığından vurulmuş bir at gördüm ben nerede bulsam ayrı bir güzel diş bir nefes alsa sahralara bayram gelir develer sırrınca diz çöker çöller sanıyla yâr doğurur
nisan o kadar uzak ki artık hem cidden bilmek neye yarar bizce ölüler mutlular kimi işkence eder ruhuna, yanakları sararır yıllar geçecekse, yılmakta buna dahil kalbin ortadan ikiye yarılır tüter dudakların gazete kağıdında tırnak belası halklarına kadar bağımsız gecenin kandan şelalesine devrimler çizdirir
orada bir doğu efkâra çare sunamazsın iki çay içemezsin, şarap dökemezsin nisan gibi bahar olamazsın da diyebilirsin ben hala aşkdolu
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
'bahar zıkkım' şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
'bahar zıkkım' şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Yazılarınızdaki kendinize has üslubunuz şiirde de kendini gösteriyor. Kalem yakışıyorsa bir ele, ne yazsa güzel bir ürün ortaya çıkıyor galiba. Saygılar...
benim bu şiire bi şeyler anlatmam lazım...sudan ucuz şeyleri mesela ya da uzakları...uzunluğu dünyanızın ekseninden dışarı çıkan şeyler... bazen derdim "eskilerin kadınıyım ben" diye...son zamanlarda artık dünyayla yer değiştirdik ve bazı revü'lü sözcüklere hoş.çakal'lı veda havası giydirdim...uzakların kadınıyım diyorum artık nerelisiniz diye soranlara...uzakları anlatim size mösyö...santim santim metre karesini ölçtüğüm kilometre taşlarını ve gökyüzünü haraca bağlayan uçakları...bugün saydım bir saatin içinde tam yirmi uçak kavis çizdi bulutlara...şimdi öfkesinden kuduruyordur dedim gözlerim...her şeyi gördü oysa...birinci derecede en yakın tanığı sayılırdı kuru el sallayıp sonra da birbirine sarılmadan uzaklaşanların...benim kollarım ne kadar uzundu oysa...hergün boynunuza dolayıp gerdiğim o kollarımı kaç yerinden koparıp attınız...kaç kör düğüm geçirdiniz içine...benim kollarım hepinize yeterdi oysa...ne istediniz takatsiz iki yana düşen kolumdan?
her gün biraz daha uzaklaşıyorum sanki gökyüzünden...her gün ikiye katlanıyor hacmi bulutların...yağmurunu azar azar içime boşaltan bulutların...sorun etme diyorum zaten bu kış yeterince susuz bırakmıştık çiçekleri...yüreğimdeki kurak bölgelerin kaç zamandır nadasa bırakıldığı üstünde varsın hiç durulmasın...
bugün yirmi yedi buçuk derecede buz kesen ellerimi annemin hasret dolu göğsüne yerleştirip ısıtın diyorum mösyö... ısıtın...sonra yağmurlu bir bulutla gönderin...içime uzun uzun nefes gibi çekeyim...
bende yağmur çok...gerekirse sularım tek tek her harfin kırılgan ince boynunu...siz yeter ki bana dünyanın bir ucuyla diğer ucunun nasıl kucaklaşacağını anlatın mösyö...öğüte öğüte...tane tane anlatın da can kulağıyla sizi dinleyeyim......
cepten açamadım büyük bilgisayarı açmaya da üşeniyorum...hadi neyse senin hatrın için açim...bazı videolar vardı paylaşmak istediğim...bu bahaneyle onları da paylaşmış olurum:)
''nisan o kadar uzak ki artık hani anlasan, başı ağrıyor insanın bazı zaman ama öyle bir ağrı ki, kulağımıza gelir o deniz sesi köpüklerini itiverirsin kıyısından saçlarının uzak şarkılar, kardeşim böyle söylemişti..''
Ne kadar güzel dizeler...Tebrik ederim,şiir ve resim çok güzel..