Geçmiş Zaman Yolcusu
Her şey kötüye gidiyor
Durup, durup özlüyorum çiğdem kokusunu, dağları Bir demet sevda topluyorum vurulduğum yerden Kurt, kuşla fotoğraflar asıyorum buz tutmuş şehrin duvarlarına... Düşüyor, yoruluyor, bensiz giden trenlere bilet alacak para bulamıyorum Üzerimden rüzgarımı çalıp geçiyor, alaya alıp geçiyor zaman Her şey uzaklara gidiyor Neden kalbimi Azrail gibi yokluyor bu boşluk... Kimse delirdiğimi görmüyor,hiç kimse korkuyorum demeyecek kadar mağrur Belki açlık nedir bilmiyor, izmarit dahi yerden alıp içmemiş Ellerim titriyor Kül gibi ufalanıyor dişlerim, binlerce acı arasında Bu beyaza hevesli saatler arasında, nizamı bozar gibi küskünüm... Kaçıncı ses kulağıma arada çalınıp, çalınıp azalan Teşhir edilmemiş deprem gürültüsü, içerimde dehşetli edebiyat gibi Asrın en aptalıyım ben Yolcu garlarında hırsız gibi gidiş hayallerine gözlerini uzatan Susuz toprak kadar çatlamış dudaklarım, iyimser yağmur bekliyor... Akşamın avlusunda siyasi yalnızlıklar Sokaklara ikinci el boydan boya, hayat telaşı salıyor Güzel bir kızın saçlarından asılıyor acemi sevdalar Yanık tenli yarını bu günden dağıtan gençler Bir kaç kere kaçmaya çalıştım kendimden Aklımdan zorum vardı, hiç bir zaman anlamadılar Annem görse artık beni tanımaz... |