Her şey hızla seyir halin de Bir ben miyim zamanda , ağır aksak kalan seninle!
I/
’Her yer çok ayaz mirza Her yer aşırı gurbet... Ayaz bir şehrin avazında Kireç boyalı evler , viran sokaklarda kaybettim gölgemi Sorarsan nasılım ? Sesini duyduğum ilk gün gibi’ ---
İşte böyle mirza Ne söylesek hep eksik kalıyoruz Ne düşünsek anlatamıyoruz Babamızın öldüğü gün gibiyiz Hangi yolculuğa çıksak Hep yanlış yolda uyanıyoruz Bak mirza görüyor musun Yine en sondan başa dönüyoruz Hayatın yamuk taşları gibi Rast gele ve özentisiz yalnızlıklardan Dünyayla aramıza aşılmaz duvarlar örüyoruz Ne zaman kapı çalsa Kalbimiz on ikide Kaybolan hayallerimiz sanıyoruz İkinci el aşklar mirza Hep sonrasından sonra biz geliyoruz Çarpık bir gecekondu gibi başımıza yıkılıyoruz Geciktik mirza insanlar çok uzakta Ne zaman merhaba desek Sesimiz hep hava da Boşlukta hoşçakal çarpıyor kulağımıza Haritalardan silinmiş kanlı ülkeler gibiyiz Ulu orta ölüyorduk Artistlik fotomuzu çekiyordu dünya Şimdi küfretsek ayıp Ağlamak yasak İçine infilak et , sus, sus mirza !
’Eski bir tren hikayesi bu Yolcuları hep ölüdür mirom’
II/
’Ruhumda bir kıymık acısı Tepeden tırnağa kanıyorum Memleketim gibi yorgunum Çiğdemler ne zaman açar mirza’
--- Bej infilakta , tüm şehir İnsanlar duvarlarda gezinen gölge artığı Zıvanadan çıkmış bakışları Şuradaki celladını yiyen masum Öbür yandaki günahlarını boğazlayan tövbekar Buruk duygular çınlıyor içerimde Her birinin kanından Başka ben sızıyor belirsizliğe Zaman aynı Yaşım on beş Depremli bir aşk kalbimde istila Yaşım yirmi Yağmura yat borusu çalıyor gözlerim Travmada bütün kalabalık Yaşım otuz sonrası Finale çeyrek var Aynada son prova güz çehreyle Benden içerde sen Yüz yıllık uykudan uyandım Dünya aynı Kuytu bir orman ömrüm Aşınmış öfkeler ruhuma zimmetli gerçek Ayak ucumda uyuyan Despot yalnızlık Alıntı , çalıntı antik pencerelerde karanfil kokuları Ölmeyi unutmuş şehir Bugün dünle aynı Görüyor musun mirza Bizden başkasının tahammülü yok geceye Biz yine aynı karanlığın , o yetim çocukları Duyuyor musun Anlatamadıklarımı Çiçekler bizden çok ölüm saklıyor mirza ...
’Yüzünün mavi deltasında doğarken aminli güneş Hüznün iskeleti kırılır , uçarken göğsünden beyaz güvercinler mirza !’
Ben suskun değilim mirza İlk kendimden ayrıldığım gün gibiyim Neonları sönük bir düş kırıklığı Anamın yüzüme bakıp tanımayışı Yüksek rütbeli kalp ağrısı bu Karanfil sokaktan Sakarya’ya Her dilde figanımsın !
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Mirza şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Mirza şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
’Her yer çok ayaz mirza Her yer aşırı gurbet... Ayaz bir şehrin avazında Kireç boyalı evler , viran sokaklarda kaybettim gölgemi Sorarsan nasılım ? Sesini duyduğum ilk gün gibi’ ---
sanırım siirin aģırlığını şu sözcükler anlatmaya yetiyor.
Saygılar.