Güvercin küpelerigece yarısı parkasını yırtan Ayın ışığına sarılıp uyuyacakken keskin bir bıçak tel örgülere asılmış küpelilerin tam da boğazını kestiği şehirlerden geçtik sularla nasıl olalım kırık kanatlarla bıraktık sevgililerimizi ne gökte yüzümüz kaldı ne yerde mezar taşımız yüreğimizde koca bir intizar var şimdi aklı çıktı yerinden avurtları çökük adamların çoktan bölünmüştür çadırlarda uykumuz cümle kapısında beklediğimiz ne varsa korkunç ayak seslerini duyduk öylece tedirgin adımlarımızda çalınmış gölgelerinizin izi kaldı hakikat kapısındayız şimdi bir hayalden daha ötesinde kim kimin öncesi kimin sonrasıysa artık karanlık şehirlerdedir sokak lambalarının yalnızlıklarını anlatan gönül başlı başına bir ömür en önce telinden düşer insan kopan bir sazın sonra akılı başına getirir gözüne çektiği sürme yârin bu gün mahşer yeridir bu gönül ama yarın sırattan geçecek gibi dosdoğru yollarımız var kıldan ince kılıçtan keskin bizim de hesaplarımız şiir mi işte tam orası yani demem o ki burası dut ağaçlarında sallanan adamların makamı şeyhlerin kitaba sürülen yüzleri kadar kül rengi korkunç ötesi sahih bilgili ve bencil dilimi parçalayıp da avuçlarına bıraktığım ellerinde olur olmaz tespitlerin sonrasında dualarımı matah bir şeymiş gibi tekrar bana satmayın |
Bazen oluyor bu, bir şiirin başına gelip olduğum yere dizlerinin bağı çözülmüş şekilde diz çöküp kalmak.
Şiir şuanki vakitlerin özetini dizerken mısralarda kurşun gibi gözlerimize kimimizin içinden güvercinler havalandı kimimizin serçeler ve kimilerinin kargalar..
Ağırlık yapan insanlardır hayata derim hep. Ama insansız bir dünya da eksik olurdu kanımca.
Mevlâm taşıyamadığı yükün ağırlığını vermezmiş kuluna..
inandık çok şükür..
Güzeldi kalem satırlarınca anlamı okyanuslar yine..
Tebrikler.
Saygı ile.