BİR ÖYKÜevvel zaman içinde sen gülüyordun sevdiceğim. sana dair ne varsa çıkarmak için gün yüzüne kuş konmaz-kervan geçmez yüreğimin dehlizlerinde yaralı bir ceylan gibi vesaireler geziyordu. çalınmış hayatları anlattım aşağılık dünyaya sana dair. ben de anlayayım diye yalpalanarak soylu cümlelerinin niyetini, kutsal bir esenlikle işlerdi yüreğime az sevilmişliğimi... evvel zamanlarda sen susuyordun sevdiceğim. şimdi ellerinde vakur mermiler. sevdamızı bilemez kimse, bir bakışın ılıman ikliminde çoğalır halka halka. yaramıyor unutmak direngen yaralara. yine hesaptan düşelim ayaklanmasını yüreğimin soluk soluğa. evvel zaman içinde sen gülüyordun sevdiceğim. ağlamıyordu hiç kimse. anlamıyordu. göğümüzde kırpışan bulutlardan başka. görmüyordun iki damla gündüzünün karanlığımı nasıl emdiğini avuçlarımdan. evvel zamanlarda sen gülüyordun sevdiceğim bense demli bir çayı karıştırıyordum. evvel zaman içinde sen uyuyordun sevdiceğim ikiye bölünüyordu rüyalarım tam ortasından. sanırım kayıtlarda şüpheli gezinecek suretim. mahcup bir meleği kanatacak,içini titretecek kızarmış göz bebeklerim. bilmem kim olacak son kez terk eden ölüm görmüş velvelesini hayatın. hangi suskunluğumuzu yuvarlayacağız dillerimize düşen duaların gülüşünde. azıcık arsız bir gece azıcık da içli bir yağmur. kapayacak gözlerini kekik kokan geçmişimizin. evvel zaman içinde sen gülünce sevdiceğim, umutla çakıldı gözlerim yüreğinin gıcırdayan penceresine. düşündüm de insan yüzünü okşayan bir toprak bulduğunda içindeki serinlik de uzanınca göğsünün sol yanına, ince bir patikada yürür gibi uzaklaşıyor kendinden... |
bir bakışın ılıman ikliminde
çoğalır halka halka.