Okuduğunuz şiir 13.2.2016 tarihinde günün şiiri olarak seçilmiştir.
yuvarlanan taşlar
çakıl taşlarının suda gölgeni sevmesi gibi bir temmuz akşamı hatırası tenimde kuruyan koca mevsim durur kalbimde. sesli, renkli ölü menekşe saksıları.
gece, yandı bir ucundan iştahla, hayatın ölüme değdiği noktada sende kesişirdi namümkün ne varsa ki yakınların mümkünü yoktu değerdin. belki geçerdin zamanla. ellerimi, çığlığına basılmış kedilerle topla.
derin bir azap geldiğinde tutuştuğunda tüm yönlerden nefesini tuttuğun sebepler azat olsun kalbimi yaktım gözlerinden, ebediyen.
dikenlerini, depremlerini muhafaza ededursun dünya kıyılar, sokaklar ve uzaklar benim hâlâ gidilmemiş hâlâ affedilmemiş.
*dilim açılmadı, çözülmedi düğümler derken, bana burada yer veren ve şiirimi seçkiye taşıyan ekibe çok teşekkür ederim. eleştirileriniz ve desteğinizle hep şiirle...
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
yuvarlanan taşlar şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
yuvarlanan taşlar şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
değerdin dediklerimiz geçmez unutulup gitmez ne zamanın ne gecenin gündüzün mevsimin kedilerin dostların nefesinin anne kucağının baba masallarının...... hiç biri geçiremez yüreğe atılmış bir izi ki yüreği yaksan yaksak nafile hele ki yara ile kazınmış izler en deruna kök salar ... tebrikler
eksik hayatın tamamlanmış sözcükleri gibi bu şiir zarif,naif şiir bitti ama sanki nokta'dan sonra kendi kendine gizli ve gölgelerle konuşmaya devam ediyor gibi.
eksik hayatın tamamlanmış sözcükleri. bu ifade çok güçlü. şiirim bu kadar güçlü mü bilmiyorum. kendi kendine konuşmaya, yuvarlanmaya devam eden bir şiir. belki biraz da kendi yankısına hapis.
güzel okuyuşunuz ve yorumunuz için çok teşekkür ederim :) şiirle.
sadece yollarla olduruluyorsa yaşam dediğin gibi olsa, geçse içinden, geçerek dursa zaman... nefesim... parmaklarım, elim, sende emin. midye kabuklarıyla. karadeniz, hep.
Şair ve Yazar Yavuz Bülent Bakiler’in yurdun çeşitli yörelerinde verdiği konferanslar, radyo ve TV larda yaptığı konuşmalar neticesinde sesi kısılır. Ses telleri arızalanır, öyle ki, bir ara, hiç ses çıkaramayacak durumlara düçar olur. Ameliyat olur,arıza giderilir.
Kısa sürede konuşması da düzelir. Ancak, bu arada, fazla konuşmasından dolayı yüzünün sağ tara- fında bir de kısmî felç oluşmuştur. Bunu gidermek için, ayrı bir tıbbî müdahaleye muhtaçtır. Bir yakıniyle birlikte, bindikleri araba ile hastahaneye giderlerken çep telefonu çalar. Arayan, arkadaşla- rıdan Şair Nurettin Uytun’dur hal hatır sorup, Bakilerin sağlık durumunu öğrenmek istemektedir.Yavuz Bülent Bey durumu izah eder ve hemen Nurettin Uytun’a hitaben: Nurettin Bey, Hocam hep senin yüzünden oldu. ‘ Hep sağdan konuş, sağ konuş, sağdan konuş’ deyip durdun. Ben de sağdan konuşa konuşa bu hale geldim, diyerek nükteyi patlatır.
Nurettin Uytun ise: Sayın Bakiler, bu deyişiniz bana, Merhum Alparslan Türkrş ile Merhum Serdengeçti Osman Yüksel arasında geçen bir diyaloğu hatırlatmaktadır. Müsaadenizle anlatayım, der ve şöyle anlatır: Alpaslan Türkeş hastahanede yatmakta olan titreme hastası (parkinson) Serdengeçti’yi zıyaret eder. Hal hatır sorup sağlık temennisinde bulunur. Hastalık sebebini öğrenmek isteyince
Serdengeçti aniden ‘Sizin yüzünüzden oldu!’ der. ‘Türkeş, ‘Bir kabahatımız mı oldu Sayın Yüksel’ der, Serdengeçti hemen nükteyi patlatır ve Daha nolsun Albayım : ‘Ey Türk, titre ve kendine gel !’ dediniz, ben de titremeye başladım. Ama, bi türlü kendime gelemiyorum!’ cevabını verir.
Bunu dinleyen Şair Yavuz Bülent Bakiler, ikinci nüktesini patlatır ve: Aynı soydanmışız, der.
Derleyen:
Erenköy/İSTANBUL: 02.04.2014 Mustafa Alper Tunga Uytun
.............................. Saygı ve Selamlar...