İlyas SALMAN Gibi Bir Hüzün...
İlyas SALMAN gibi bir hüzün...
Sana bakınca, Bir İlyas SALMAN hüznü çöker gözlerime, Kahkahalar atarak ağlamaklı olurum birden. Bir damla gözyaşı bu kadar mı derininden akar ömrümüzün. Koltuğumuzun altında bir parça gazete kâğıdıyla koştuğumuz yazlık sinemalarda, Ucuz gazozlar bu kadar mı tarif eder çocukluğumuzu. Daha asfalt nedir bilmezken, Taş sokaklarda koşup düşerken güle oynaya, İcat edilmemişken bizim mahallemizde daha televizyon kumandası, Bu kadar kalabalık ve öfkeli değilken bütün şehirler, Kimse kimseyi sevmiyorken şimdikinden çok daha az, Bir yanımız henüz dönmemişken ayrılığa, Otobüsleri sadece yollarda görürken ve korkarken kapkara dumanlarından, Hiçbir resmi varakaya gireceğimizi bilmeden, düşünmeden, İlyas SALMAN hüznünde küçücük çocuk suratları bırakırdık, Kuş çıkacak resim makinelerinin tam karşısına... Sana bakınca, Bıyıkları yeni terlemiş bir delikanlı olurum ben hep, Yolun geride kalan yarısı geçer içimden, Senaryosunu okumadan oynamaya başladığımız, Ne bilelim sonu hep acıyla biten tekmili birden bilmem kaç bölümlük, Figüranlar karmaşası filimler gibi şeritler akar gözlerimden, Çatlamış yanaklarımı yırtarcasına, Oluk oluk... 2007 |