Her ayrılış, ölümün önceden alınan bir tadı gibidir, tekrar bir araya geliş de yeniden dünyaya gelişin önceden alınan bir tadı gibidir.-- schopenhauer
ufermant
ufermant
@ufermant

Çıkmaz Sokak...

11 Şubat 2016 Perşembe
Yorum
Şiirgram

Çıkmaz Sokak...

( 4 kişi )

2

Yorum

5

Beğeni

5,0

Puan

1571

Okunma

Çıkmaz Sokak...

(biraz uzun ama sabırla okunursa çoğumuzun kendimizde bulacağı yaşanmış tarih kalıntıları var)

ÇIKMAZ SOKAK...

“Kendi otuzbeş yaşlılığımın nostaljik satırlarıdır”

Büyük ustaların şiirlerini okudum aklımın kestiği zamanlardan beri,
Her hayat birbirine benzer ve anlatılanlar da öyledir sanmaktan olsa gerek,
Bundandır benim de, memleketin benzer iklimlerinden ilham alışım,
Bundandır benim de, mahallenin bütün çocuklarıyla aynı hayatı yaşamışlığım…

Çıkmaz bir sokağın, çıkılası en zor yerindeydi dünyaya ilk bakışım,
İki göz derler aynen öyle bir evdi ve ama sürekli ufaktı, ufacıktı…
Körün istediği bir gözden iyiydi yine de,
En azından camlarından erikler sarkardı rüyalarıma.
Belediyenin kadrolu eşekleri bile çıkmakta zorlanırdı
Her koşmanın yarısında alnımda kanlarla kalktığım sokağı…
“Düşe kalka geldim ben bu yaşıma” diyor ya arabesk nağmeler,
Nedense geceleri uykularımızı yırtan tahin pekmez çığırtkanlığından çok
Bu memur eşekler kalmış aklımda
Zaten bu kadro meselesini de kadrolu olunca anladım,
“Emeklisi bile var bunların” demişti babam,
Benim daha çok var…

Avlunun kapısından her çıkışımda akşamsefaları dururdu karşı evin önünde
“Akşamları açar onlar” diyordu Raziye teyze,
Akşama kadar bekleyemem,
Üstü cam kapaklı teneke kutulardaki bisküviler bekliyor beni
Ömer bakkalın dükkânında, ki sadece pötibörlere yeterdi paramız
Ama inatla açtırırdım kokusunu duymak için fındıklı olanların kapağını…
Kamyonetleri takip ederdik taşımak için komşuya gelen odunları,
Ömer bakkal taşısa ya bunları
Zaten aldığımız parayı ona veriyoruz,
Yırtılan pantolonlara atılan dayaklar da cabası…
Yokuş yukarı dönerken yönümü
Ne dediklerini anlamadığım anarşistler geçerdi sokağın başından
“yolumuz devrim yolu…”
Ama benimki sadece evin yoluydu düşmeden yürümeye çalıştığım…
-baba; kızlar bile var içlerinde bunların!
-bizi kurtaracakmış bunlar, fabrikaya da geldiler, patron bi kovaladı…
Deri fabrikasının acı kokusuyla konuşurdu hep,
Zırnık derler bir kimyasalın rengi çıkmazdı ellerinden,
Her sarılışında genzimize bulaşırdı çoluk çocuk ekmek parası…

Sokaklarda düğünler vardı içlerinden Anadol taksiler geçen,
Benim ki Murattı kaportasını delip demirden direksiyon yaptığım ve gerçekten yeşildi …
Kaporta dedimse, memlekette nerde gelişmiş sanayi
Bildiğimiz, hatta şimdilerde kimselerin bilmediği garip bir malzeme
Bir tek bize kısmet oldu galiba bu kadar haddinden fazla yeşil 124…

Anarşistlerden arta kalan zamanlarda
Halaylarının ortasından ömürler geçen düğünler vardı sokaklarda,
Kaldırım üstü dedikoduların arasından uçar gibi giderdik
Masalarda kalan gazoz artıklarını toplamaya,
Yokluktan değil çocukluktan…
Sadece sade gazozdu bildiğimiz
Ama bu Sadık, nasıl oluyor da portakallı topluyor?
Oğlum kesin şişenin içine işemiştir bu piç…
Zaten kıza götürecem diye mektubu bize okutmadı mı?
Mahallenin en sarışın ablasına, esmer sevdalar üzre yazılmış tüyü bitmemiş satırları…

Ama ne sözlerdi onlar öyle;
“Canım benim, sen geçerken sokağımızdan bütün rüzgârlar susuyor ve sarışın bir uğuldama sarıyor dört bir yanımı, nereye baksam nefesine dolaşıyor ellerim, duvarlara bıraktığın göz izlerine dalıp gidiyorum. Uykular bitmek bilmiyor, rüyamda göremediğim zamanlarda uyanık olmayı istiyorum biliyorsun, camınızın perdesinin her sallanışında seni görme ihtimalim bitmesin diye. Baban mesaiye kalacaktı ve sanayağı kuyruğuna gitme sırası annendeydi, ki bu güzel bahane getirmişti seni bana. Bak ben gene Cengiz Kurtoğlu dinliyorum resmin elimde…“

En delikanlısı mahallenin
Adını unuttum, görsem kesin tanırım ki o bakışlar hala gözümde
Ve birçok sevdama da ilham vermiştir yeri geldiği zamanlarda.
Kaptığı gibi mikrofonu orkestıracının elinden
Mahallenin en sarışın ablasının gözlerine tutunup gözleriyle
Bütün âşıkların bildiği şarkıyı okumuştu,
Ta o zamanlar otuzbeş yaşımın ruhuna dokunmuştu.
“Rüyamda seninle olayım diye
Dün gece resmini öptüm de yattım”

Ben de sevsem bu şarkıyı söylerdim,
Sevdiğim zamanlarda söyledim de zaten dudaklarımla dişlerimin arasından
Hiçbir sahip duymadı kendine adanmış sözleri
Hiçbir söz görmedi gönderildiği gözleri…
Ama Türkan abla,
Senin kocaman gözlerine şarkı söylemeyi isterdim,
Sen bilmezdin âşıktım o zamanlar sana ben
Aslında bütün mahalle,
Ve hatta şimdi bile
Hala bilmiyorsun,
Gerçi bilsen kocaman bir gülümseme bırakırdın kocaman dudaklarınla
Kocaman gözlerinin içinden ve sadece bu bile yeterdi bütün ömrüme,
Ve hala aşığım siyah beyaz televizyonda görünce delirdiğim güzelliğine…
Renkli cam o kadar iyi değil sanki
Sen makyaj yapacak kadın mısın be…

Seni hiç aldatmadım ben
Çocukluğa ara verdiğimiz sivilceli yıllarımızda sadece
Sever gibi olduğum biri geldi geçti
Ve sonra anladım ki bu sivilcelere sebep hormonal bir aşk
Kısa sürmesi de zaten son derece doğaldı…
Öyle bir yürürdü gençliğimizin üstüne üstüne
Gözleri deniz buğusu, gözleri yosun kokusu
Sanırsın Lusi anam avradım olsun
Lusi dediğin de
Ergenliğimizin en güzel orospusu…

Hayat davasına atıldığımız zamanlarda
“Ne sağcıyız ne solcu kardeşim” teraneleri okurduk kendi kendimize orası ayrı tabi
Yani büyümeye başladığımız yada en azından öyle sandığımız çağlarımızda
Sokak kavgalarına değil
Ekmek kavgasına bulaşmak maksatlı sohbetlerin en koyularında
Sanki babalarımızdan devralacak gibi omuz yüklerini
Delikanlılık çığlıkları atardık sessiz sedasız,
Her birimiz birer Yılmaz kesilmiştik milletin başına
Aslında sadece birbirimizin başınaydı ya bilmezden gelirdik
Adının bilmez olması külliyen yalan, herkes bilir oranın neresi olduğunu,
Ulan üfürseler duvara yapışırız, bize mi kaldı hovardalık…
Bak zaten ortalık vatan haini kaynıyor
Duvarın dibinde kaybederler de kimselerin ruhu duymaz…
Netekim ya kim vurduya gidersin ya kim vurdurduya…

Üstünden yollar geçti ömrümün,
Geriye dönüşün yasak olduğu ve hatta park etmenin bile…
Silinmeye durmuş eskici nasibi hatıraların arasından
Bir resim durur gözlerimin en zulasında,
Ve hep filmlerde görürüm artık
Kir pas içinde, kaldırımları kırık dökük,
Bomba süsü verilmiş pankartlarla süslü siyah beyaz sokaklarda
“Hatta çoğu zaman gridir yada sadece nostalji olduğu için öyle kalmıştır hayalimde”
Kir pas içindeki minibüslere binip
Kir pas içindeki fabrikalara gitmek telaşında olan
Kir pas içindeki işçiler…

Siyah önlük…
Kara lastik…
Ölüm haberleri gazetelerde…

Biliyorum bir şeyler eksik kaldı ve devam edecek kalmaya.

Şubat 2010

Paylaş
Beğenenler
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Şiiri Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (4)

5.0

100% (4)

Çıkmaz sokak... Şiirine Yorum Yap
Okuduğunuz Çıkmaz sokak... şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Çıkmaz Sokak... şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Sevil Özdemir
Sevil Özdemir, @sevil-ozdemir
15.2.2016 14:44:20
Argolara anlatımın gereğiydi sanırım,
ama yine keyifle okudum argolar olmasada olurmuydu bilemiyorum...
gecekalemi
gecekalemi, @gecekalemi
11.2.2016 12:26:05
5 puan verdi
Yüreğinize sağlık
Selam ile...
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.