Üşürken pervasız gökyüzünde Elleri olman bir ömrün Ardında s’aklarım özümü.
Ah! Göğe uzanan avuçlarımın çizgilerinden başlasın şimdi ö l ü m.
Gözümün perdesinde duran Derme çatma hayalleri Dudağımın boşluğunda ısırarak Avutuyorum kendimi. Olmayacak duaya âmin demiyorum şimdi. Bilirim ki Koptuğunda kıyamet Ve unuttuğumda seni Adını anımsamayacağım. Ellerim, saç uçlarıma uzanarak Giyotinle kırıyorum boynumu Ecel yoruyor kendini ruhumun dar halinde.
Ve çok önce İsrafil’in şûrasından başlamıştım Ömrü arşa yürümeye. Bilinmez şimdi Sabahları olmaz bu ülkenin. Aklı ilime karışmış insanların Duygularından istiyorum Ki ben gölgesiz bir ruha ışık tutmaktan usandım.
A n t olsun Sırtımın kambur yanında biriktirdiğim ayrılıklara. Parmaklarım kırılsın ki Artık ölmem seni. Gitmelerinden bilirim Üşüyen tırnaklarımın ceplerimde duran yorgun hallerini.
Rüyaları eksik bir gece Kan uykusunda sevişenler. Aklımın taş duvarlarında ağıt yakanlar Sırtımın kemik boşluğunda Çatırdıyor parmak uçlarım. Zaman ve saniyeler arası Alnımın üzerine yığılmalarım.
Gitmek istiyorum Şehrin ihanet kokan sokaklarından. Kaldırımda bekleyen ayaklarımın Topuklarında tükensin ö m ü r. Gırtlağımda duran hıçkırıklarla beraber Anka’nın dudağından ecel terini yudumluyorum.
Bir giyotin sesi tıkar kulaklarımı. Şafak vakti susacak herkes –b/ölünerek!- Musallada kemik sesleri Ruhların üşüdüğü vakitte Ölülerin Çatlar dudakları.
Ve sonra Kulaklarımın dibinde Bir çocuk ağlar, taş b-eşikte Üstünü örter bir anne.
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Zi’nhār şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Zi’nhār şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.