DEVLER ve CÜCELER
Devler sofrasında bir cüce olarak uyandım akşam.
Şarkılar dillere yapışmış Ocak ta kar ayazı mıydı ne. Yılancı dayının ömründe bir kez gözünden öptüğü, Bilgeliğin Güzel yarınların habercisi semerli yılan Göz kırpmıştı fincanımdan. Sanki gözlerimde sancılı, Dehşet sultası Bir gökyüzü bırakmıştı bana. Avazım yırtıldı. Bir nefes kaçabildim yarım kalmış güneşin yaprakları arasından. Kalbim matematiksiz uzay çağı, Savaşlar artığı. Ve Ne ben bakabildim suratıma Ne de sen, Çıkınlara bohçalanmış yalanlar kusulurken sokaklara. Bu berbat hava, Sımsıkı sararken bedenlerimizi Elbette gözyaşlarımı dökeceğim Büyüdüğüm bu topraklara. Ahh… Kasılmalar ten’imin iç yerine kadar. Dokunsam gece vardiyası sessizliğinde akan akşam Avuçlarımı yalayacak. Devler saçlarını tarıyorlar aynada Ve ayna dev aynasında. Marşı arşa kadar sanıyor. Şimdilik yüzün siz yüzlerinizi kasarak Kasılarak. Ama ben fonda cücelerin zafer marşını besteliyor olacağım Bu oyunda. Devlerdi aslında benim uykumu çalan Kanatlarımı kopartarak. Ve ben hiç olmadığım kadar cüceydim Omuzlarının altında. Boyum ve kollarım kısaydı, Aynaya sor. Sor Gündüz seması çivilenmiş bitimsiz mavi çizen, kanatları yırtık martılara, Bilirler. Hadi bir yolculuk başlatalım. Şöyle usul usul kalbimizi yıkayan ırmaklar misali. Soluksuz öpüşen Sevgiliye aç dudaklarımız cinsinden. Ayaklarımız Yaşam vuran ıslak caddeleri kurşunlasın. Bam teli çoktan kopmuş gövdesinden. Yarış halinde melodik şarkılar Ve ağzımızda doyumsuz ekmek kırıntıları var. Ve ben tutuyorum ucundan, hadi sen de… Uyanalım artık , Aynalara mühürlü devlere tutsaklığımızdan. Havva Kılıç |