SAHİPSİZ ÜÇ BEŞ MISRA...
Kayıp dizelerimin sahibi o meftun yakarış,
Gönlün hutbelerinden kopup gelen Ve zincirlendiğim tümleyen yarımın Mecalsizliğinde kutsandığım aciz bir gölge, Kekremsi tadı yeknesak bağrımda. Uzayıp gider sicilim: Sicilim de sicil hani, Tescilli dünlerin mihrakı Yine sahipsiz üç beş mısra: Ketum ellerde körelmiş şu bağnaz tüketilmişliğim Gönlün kayıtsızlığı mı sanırsın, Merkezi evrenin. Garipsediğim koşullanmışlıkların isyanından mütevellit Bundan sonra dilime vurduğum artık son bir kilit: Boğulduğum rabıtanın ulaşılmazlığı, Gelip geleceğim son radde. Kükreyen, devinen ve soyut birincil kaide: İster kal ister git, dercesine Duymazdan gelindiğim o haşmetli boğum, Kâh ellerin çömezi kâh aşkların sarkacı: Gönülsüzüm ilk günden bu yana. Çok yazık oldu kayan kırpık yıldızlara: Bir gülün imgesi, bir yüreğin ayracı İsmimle müsemma tek bir hece: Gülmek ne haddime… Gün kısa, ömür uzun da mı, bu boş vermişlik, Hanidir gizli rücularına asılı beyanatların Tefekkürüne yığdığın emsalsiz dünler midir Maharet bildiğin? Ömür hüküm, yaş kayıp ve yas ıssızlığın mabedi: Gömülü aşklar, kepenkleri inik yürekler: Mahrem bildiğim, merhem eylediğim imgeler, Hanidir kayıp ola ki rast gelirim dantel gibi Ömrün yongasında, Suret-i kati işkillendiğim hiçbir tereddüdün Hiçlik katsayısı kadar varı darmaduman eden Fazlasıyla örselendiğim ahvalin yankısı Çok uzaklardan çalınan kulağıma. Belli ki çöken rehaveti bertaraf etme telaşı, Süklüm püklüm olsa da vicdanlar, Tüm tarafsızlığımın gölgesine yığılı ahkâmlar kadar Dokunaklı şu çetele, Ölü düşlerin gömülü seyrindeki o tüketilmişliğim Kadar cebbar ve fazlasıyla inatçı edimsiz kelamlar: Alabildiğine karışık aklım gitti gideli meftun yordamlar, Dünlere nazire eden aklımın peşi sıra Yitip gittim işte, ecelim de olsun elinden kalemin, Hem ölmedim mi günbegün Seyrindeyken şu başıbozuk âlemin. |