Venüs, çekerken küreğini sandalın, Güneş, kendi karasını fırçalıyor tuvale. Doğumla ölüm arası böyle mi ki? Hayat ne acı…
Öyleyse Ağrı zirvesinde olmalıydık şu an; Efsane kırıntılarını hoyratça içip Deli naralar atmalıydık bana. -Arada biraz da sana-
Güneş, ay, Venüs… Hepsi de oynak, seyyare çalgıcı. Kimi umuda üflüyor, Kimi dokunuyor geleceğin tellerine. Davulu takan belli de Tokmak kimin elinde kim bilir? Çalmadan duramıyorlar vesselam. Al birini, eşitle diğerine!
Canın bir cezve kahve mi çekti? -Kokusu doldu bile burnuma- Bak sonsuz karanlığa, Tut kulpundan cezvenin; Kutup yıldızı çeksin seni kendine, Yürüyelim ilden ile, Balıkçı izleyelim sessizce.
“Derya kuzusu”derler ya, Belki de ondan balığın uysallığı. Doğrusu ihanetine hiç rastlamadım. Onlar ağzını gönüllü açar oltaya…
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Güneş Kendi Karasını Fırçalıyor Tuvale şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Güneş Kendi Karasını Fırçalıyor Tuvale şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Bugün açız yine evlatlarım, diyordu peder, Bugün açız yine; lâkin yarın, ümid ederim, Sular biraz daha sakinleşir... Ne çare, kader!
- Hayır, sular ne kadar coşkun olsa ben giderim Diyordu oğlu, yarın sen biraz ninemle otur; Zavallıcık yine kaç gündür işte hasta...
- Olur; Biraz da sen çalış oğlum, biraz da sen çabala; Ninen baban, iki miskin, biz artık ölmeliyiz... Cocuk düşündü şikayetli bir nazarla: - Ya biz, Ya ben nasıl yaşarım siz ölürseniz?
Hâlâ Dışarda gürleyerek kükremiş bir ordu gibi Döverdi sahili binlerce dalgalar asabi.
- Yarın sen ağları gün doğmadan hazırlarsın; Sakın yedek biraz ip, mantar almadan gitme... Açınca yelkeni hiç bakma, oynasın varsın; Kayık çocuk gibidir: Oynuyor mu kaydetme, Dokunma keyfine; yalnız tetik bulun, zirâ Deniz kadın gibidir: Hiç inanmak olmaz ha!
Deniz dışarda uzun sayhalarla bir hırçın Kadın gürültüsü neşreyliyordu ortalığa.
- Yarın küçük gidecek yalnız, öyle mi, balığa? - O gitmek istedi; 'Sen evde kal! ' diyor... - Ya sakın O gelmeden ben ölürsem?
Kadın bu son sözle Düşündü kaldı; balıkçıyla oğlu yan gözle Soluk dudaklarının ihtizâz-ı hâsirine Bakıp sükût ediyorlardı, başlarında uçan Kazayı anlatıyorlardı böyle birbirine. Dışarda fırtına gittikçe pür-gazab, cûşan Bir ihtilâc ile etrafa ra'şeler vererek Uğulduyordu...
- Yarın yavrucak nasıl gidecek?
şafak sökerken o, yalnız, bir eski tekneciğin Düğümlü, ekli, çürük ipleriyle uğraşarak ilerliyordu; deniz aynı şiddetiyle şırak - şırak dövüp eziyor köhne teknenin şişkin Siyah kaburgasını... Ah açlık, ah ümid! Kenarda, bir taşın üstünde bir hayâl-i sefid Eliyle engini güya işaret eyleyerek Diyordu: 'Haydi nasibin o dalgalarda, yürü! '
Yürür zavallı kırık teknecik, yürür; 'Yürümek, Nasibin işte bu! Hâlâ gözün kenarda... Yürü! ' Yürür, fakat suların böyle kahr-ı hiddetine Nasıl tahammül eder eski, hasta bir tekne?
Deniz ufukta, kadın evde muhtazır... ölüyor: Kenarda üç gecelik bâr-ı intizâriyle, Bütün felaketinin darbe-i hasariyle, Tehi, kazazede bir tekne karşısında peder Uzakta bir yeri yumrukla gösterip gülüyor; Yüzünde giryeli, muzlim, boğuk şikayetler...
Biraz Türk filmi,biraz sahil,biraz dans,biraz şiir,biraz aşk...
şiir de yorumda yine her zaman ki gibi çok güzeldi.kutluyorum engin yüreğinizi ve güçlü kaleminizi.yüreğiniz sesi hiç susmasın dilerim.selam ve saygılarımla...
Türk milletinin terör belasından kurtulmasını dilerim.
Şair ruhlu şair dostlarıma şiirlerin güzel taraflarıyla yaşamalarını dilerim.
Büyüklerin ellerinden küçüklerin gözlerinden öperim...