Esinti
Kavuşmayı beklerken alevlenir hicrânım;
Geçmiş üstüme çöküp boğar çile/hanemde. Soluğum düğümlenir, filiz verir buhranım; Canlanırken bir mâzi asır asır senemde! Hazan dolsa da mevsim, aşkın solmaz sinemde… Adın düşmez dilimden tesbih olur çenemde. Işığına pervane, endâmına hayranım; Ümidim hiç biter mi, terk eder mi dermanım? Dinmeyecek bu tutkum, yazılsa son fermanım… Hayaline sarılmak, uçup göğe ermektir. Sabah olsun istemem, düşlerime doğarken… Rüyâlarda buluşmak baharda yeşermektir; Ya geceler bitmesin; ya şafakla doğ erken! Damla damla efsûnun yüreğime yağarken; Kurtar beni ne olur; gözyaşlarım boğarken… Senle dolmak cenneti ayağıma sermektir. Kalbinin derûnundan gelincikler dermektir; Son dileğim ruhumu dizlerinde vermektir! Baharı soluklarken müjdeci kardelenler, Kuşatır çepeçevre huzur veren visâlin. Pişman olurlar bir bir, ardımızdan gülenler; İklimler değiştirir bir lahzâlık hayalin! Âtimin can iksiri; gök çatlatır cemâlin! Her zerreme nakşolur hatıran ve her hâlin… Bir tek dokunuşunla başlar hissi şölenler; Senden başka ne görür, şu kalbimi bölenler? Elbet külünden doğar aşk uğruna ölenler… Özlem vakitlerinde sarar beni rayihân; Masmavi bir sevinçle, ferah bir rüzgâr eser. Hâlin bana âyandır, ağyara elbet nihân; Gel! Hasret putlarını birer birer yere ser! Tahayyülün bırakmaz hüznümden bir tek eser… Sen! Ömür pahasına paha katan şâheser; Güler/yüzüm sevginle ey nadide-i reyhan! Yâdına vurgun dudak tanır mı asla figân? Tırnağına değişmem, bağışlansa tüm cihan! Kirpiğime tutunur kan kırmızı şebnemler; Gece sırlı bir kuyu, sise gebe sabahım. Uzadıkça ayrılık, nasıl kurusun nemler? Ne bitmez çileymiş bu, nedir benim günahım? Donarken sensizlikte feryât içinde âhım… Dayanılmaz hasrete yardım et ey Allah’ım! Yokluğun depreştikçe, hüznüm kendini demler; Murada erişmekle ancak diner elemler, Essin artık ne olur yâr kokulu meltemler! Murat CANBOLAT |
Sağlıcakla kalınız...