(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Çizmeyi Aşma/k! şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Çizmeyi Aşma/k! şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Ben her zaman şu fikri savunuyorum. Sırası geldikçe de tekrarlıyorum. NEŞTER'i vurmaya önce kendimizden başlamak en doğrusu değil mi? Neşteri vurmak için işin piri olacaksın, herkes cerrah olamaz. Neşteri öyle bir vuracaksın ki, hasta ameliyat masasında kalmayacak. Tenkitler özellikle şiirimizin gelişmesi yönünde olumlu adımlardır. İtirazım yok. Ancak, her önüne gelen neşter vurursa, sağlam kişi kalmayacak. Önce neşteri lütfen kendimize vuralım. Herkes ameliyat yapamaz :)
Şiire gelince; demiştim, herkes neşter vuramaz diye. Pas geçiyorum bu nedenle. Esaslı şiirdi, belirteyim yine de.
Daldan üç elma düştü. Biri şiirin kahramanlarına, diğeri bu şiiri bu kadar güzel bir şekil ve uslupla buraya aktaran usta kaleme ve usta kalemin yüreğine, diğeri ise bizlere de düşer diye umut ediyoruz. Kaleminiz daim olsun ustam. Saygılarımla.
Tenkit eden olursa topuktan vururum Beni seveni sayanı ben de korurum Satır yazar, cümle kurar, burnumdan solurum Bu yaza kalmaz anlı şanlı madalyalı şair olurum
Kurallı atışmadan geliyorum da... :)))
Bence bu neşter programı hararet yapıyor, motor su kaynatıyor. Sarmısak ekip harareti düşürelim. :))
(((Ressam” Artık dur!” demiş; “Haddini bil efendi ! Topuktan yukarıya senin ilmin tükendi!”
Bilmeden akıl verir çizmeyi aşan kişi; Herkesin harcı değil tenkit bilenin işi!))) * Evet, Vardı ((tak!!!)) dedi birisinin alnına, Anlar mı ki? Hiç zannetmem. Burnu o kadar uzun ki ((pinokyo))nun... Tepesine Toroslardan taş düşse gene BEN der gibi geliyor bana. Üstüne üstlük konveks bir ayna önünde sanal raks yapmakta... Haydaaa!!! Dön babam dön... * Şiir mi? Şiir, muhatabına varmıştır inşallah !.. Güzeldi, Hoştu... * Devam kardeşim...
MustafaCeylan tarafından 12/5/2010 8:16:49 PM zamanında düzenlenmiştir.
Fabl, manzum hikâye… Çok zor işe talip olmuş Murat Bey. Takip ettiğim kadarıyla bu alanda yoğunlaşmış; iyi de yapıyor.
Halil Gülşen Bey’in de belirttiği gibi, ilköğretim okullarında (ve liselerde) öğrencilerimize çok faydalı olacağını düşünüyorum. Bu yüzden bir an önce bu çalışmaların kitaplaşmasını arzu etmekteyim.
Şiir hakkında söylenmesi gerekenler söylenmiş. Ben de unutulan inceltme işaretini belirtmeden geçmeyeyim.
“Mekan tutmuş Efes’i meşhur Büyük İskender .”
Mekân olmalıydı.
Şapka işareti dilimizde hem uzatmalarda hem de inceltmelerde kullanılmaktadır.
Uzatmalarda kullanılan şapka işaretinin kaldırılması taraftarıyım. Hiç de gerek yok. Başka dillerden aldığımız uzun ünlüleri okumak için koyduğumuz şapka işareti artık dilimize yüktür. Dilimizi başka dillerin kurallarına göre yazmak zorunda değiliz.
İnceltmelerde kullandığımız şapka işareti, yeni bir işaret bulana kadar ya da alfabemizdeki harfleri çoğaltana kadar kullanılmalıdır.
“k,g,l” ünsüzlerinin inceleri alfabemizde olmadığından, ince olduklarını belirtmek için kendilerinden sonraki ünlülerin üzerine şapka işareti koyarız.
Dükkân, kâr, halâ, rüzgâr, kâse gibi…
Mekân kelimesinde de k incedir ve şapka konulmalıdır.
Güne gelen şiirinizi kutlarım. Sevgiler.
mehmet özdemir tarafından 12/6/2010 3:54:22 AM zamanında düzenlenmiştir.
'l' den sonrasına koymak gerek.. şapka işareti 'a' yı değil 'l' yi inceltmektedir. kâr gibi... Yabancı kelimelerden kurtulmak kolay değil; gerek de yoktur.Sadece kendi dilimizin kurallarına uyduralım; en azından telaffuz Türkçeleşsin...
"Kelimeler de ülkeler gibi fethedilir." Cemil Meriç
L den sonra gelene koymak çok da gerekli değil. L, zaten inceltiyor. İlkine koymak daha gerekli bence. Yine de çoğu kaynak, o sözcükte her iki A ya da inceltme işareti koymayı öneriyor.
HAKEM ile HAKİM, bazı kişilerce yanlış telaffuz ediliyor. İlkinin A sını uzatan, ikincinin A sını kısaltan da var. Uzatmak gerektiği yerde bu gibi durumlarda ne yapacağız? ŞAPKAdan tavşan çıkmasını mı bekleyeceğiz? Bunca zamandır çıkmamış. Bundan sonra da çıkmaz.
O zaman tek çözüm yolu kalıyor, tüm yabancı sözcüklerden kurtulmak... Arapça ve Farsça sözcükleri ayıklayıp atmaya çalışırken İngilizce sözcükler ayrılk otu gibi dal budak atmakta, TÜRKÇEnin eselmesini engellemekte.
Haklısınıuz. "Hâlâ" diye yazılıyor... ama ikinci a da inceltme var... ben uzun okumalara şapka koyma taraftarı değilim.. Sadece inceltmelerde kullanılabilir." k,g,l" ünsüzlerinin ince okunmaları için gerekli.gerçi k,g,l i ince okumak için şapka işaretini önündeki ünlüye niye koyarız...anlamış değilim..))
Yorumlama yani tenkit bir değerlendirmedir.Tartan ve kendi merkezinde sorgulayan.
'' Bilmeden akıl verir çizmeyi aşan kişi; Herkesin harcı değil tenkit bilenin işi! ''
Nesne, yapıt, metin üçlemesinde değerlendirirsek şayet, basit anlatım.Aslında yapıt kahramanlarının da önemsiz ve asılsız oluşu göze çarpar öncelikle. Neden mi? İnsan yaşamı tikeldir.Dolayısıyla şiiri yazan insan da tikel deneyimlerle dili farklı kullanır ve şiir doğar.
Yazınsal sentaksı ortaya çıkarmak da bir çeşit bilgelik olsa gerek. Şiirin verdiği mesaja katılmadığımı ifade etmeliyim.İnsanlar, beğendiğini dile getirdiği gibi beğenmediğini de dile getirebilmeli.Özgürce.İnsanı, yetersiz sözcüğü ile yaftalama yalnızca cesaret yoksunu insanların işi olabilir.
Her insan kendini sınamakla mükelleftir.Gerek şiir, gerekse sanatın diğer tüm dalları.Ve bu sebeple, tenkiti işi bilen yapmaz sadece.Oysa işi bilen kişi, tenkitten ziyade çözümler, inceler, verileri çoğaltır.
Bu demek oluyor ki, işi bilen başka şey söyler, bilmeyen ise beğeni seviyesini belli eder.
Değerli Su Yolu; Şair, bu şiirinde, "çizmeyi aşmak" deyiminin hikayesini, tarihi bir hadiseye istinaden şiir diliyle nakletmiştir. Şaire katılmak ya da katılmamak söz konusu olamaz. Çünkü insan sadece "öznel" olanda katılmak ya da katılmamak iradesini gösterebilir. Halbuki, anlatılan olay tamamıyla nesneldir ve şair "nakleden" pozisyonundadır. Şiir didaktik bir şiirdir. Bu tür şiirlerde, anlatım yalın ve sade olmalıdır. Bu konuda da yanılıyorsunuz. Çünkü, yaş, seviye ve kültür durumu farketmeksizin herkesin istifade edebileceği çalışmalardır bunlar. Kahramanlarının önemsiz olduğunu dile getirmişsiniz. Şayet olayın kahramanlardan daha önemli olduğunu demek istiyorsanız, zaten şiirin "nesnel" bir yargıyı dile getirdiğini kabul ediyor ve kendinizle çelişiyorsunuz.
"İnsan yaşamı tikeldir.Dolayısıyla şiiri yazan insan da tikel deneyimlerle dili farklı kullanır ve şiir doğar" demişsiniz; Evet, insan yaşamı tikeldir. Ancak yaşantılar neticesi itibariyle tümeldir. Bu yüzden filmler çevrilir, roman ve şiirler yazılır. Şiirin ortaya koyduğu gerçeğe "katımıyorum" demek, "Çizmeyi aşmak" deyimini boşa çıkarmak ile eş anlamlıdır. Her şey hakkında yorum yapabiliriz.Bir şarkıyı beğenmek ile tenkit etmek ayrı şeylerdir. Mesela; Bir doktorun ameliyat masasındaki operasyonuna müdahale hakkını ancak o seviyede bir uzman kullanabilir. Ancak, bir tesisatçının bu operasyona müdahalesi, "çizmeyi aşmaktır" Bunu cesaret olarak değerlendiremeyiz. Aynı şekilde, sanat hakkında hiçbir birikimi olayan bir kişinin, Salvador Dalî'nin temsilcisi olduğu sanat akımı hakkında ileri geri sözler söylemesi de aynı bağlama girer. Picasso tablolarını gören birinin, "kübizm" akımını bilmeden, "Bunlar ne kardeşim, kargacık, burgacık şeyler!!" şeklinde yorum yapması, cesaret değil, "çizmeyi aşmak" olur. Bu vesile ile saygılarımı iletiyor, yorumunuza katılmadığımı ifade etmek istiyorum.
“Bilmeden akıl verir çizmeyi aşan kişi; Herkesin harcı değil tenkit bilenin işi! “
...dendikten sonra olumlu ya da olumsuz yönde yazılacak her yorum / eleştiri kanaatimce beraberinde bazı “ acaba “ ları getirecektir. Belki bazılarımız “ öküzün altında buzağıyı “ aramaya kalkacak diğer bazılarımızsa :“ alındı, (ya da hiç üstüne alınmadı) dokundu , dokundurdu, “ diye düşünebileceklerdir.Esasen; Einstein’ın: “Önyargıyı parçalamak Atomu parçalamaktan daha zordur” sözü bir tesbit iken bunu kural kabul etmenin mantıksızlığı ve tembelliğinde kendimizi geliştirmek adına çok gayret gösterdiğimiz de pek söylenemez.
Bu bağlamda düşüncelerimizin hangi bağlamda değerlendirileceğini çok dert etmekten çok doğrusu şiir adına ne yapıp yapmadığımızın daha önemli olduğunu düşünüyorum.
Beyit tarzı şiirler Gazel formatında değilse, yani “aa - bb - cc…” kafiye örgüsü ile ve Aruzsuz yazılmış ise hece ölçüsü ne olursa olsun en kolay şiirler olarak kabul edilir. Hareket alanları daha fazla, kaçma kolay, esnetebilme çok beceri istemez. Ama bir zorluğu var ki o da; bütünlük bir şekilde sağlansa bile devamlılık kolay değildir ve şiirdeki kopmaları önlemek zordur.
Katılırız katılmayız ama şiirin mesajı final beyitinde gayet güzel verilmiştir. Girişteki iki beyitte de finaldeki mesaja vurgu yapan olay, olayın karakterleri ve mekân başarılı bir şekilde işlenmiştir. ( Efes, Büyük İskender, Apella) Dokuz beyitlik bir şiirde üç beyit bu şekilde dizayn edilince geriye kalanlardaki işçilik elbette irdelenmesi gerekir.
İlk beyitte zaruri olarak kullanılan “ Büyük İskender” in üçüncü beyitte, ikinci beyitte de kullanılması zorunlu olan “ Apella “ nın üçüncü ve altıncı beyitlerde tekrar edilmemesi şiirdeki şiir tekniği adında daha iyi olurdu diye düşünüyorum. “ -Efendim! Nasıl anlatılacaktı başka türlü “ diyerek itirazlar da olabilir. Böyle düşünenler sekizinci beyitin ilk mısrasına bakarlarsa nasıl olabileceğini göreceklerdir:
“ Ressam” Artık dur!” demiş; “Haddini bil efendi ! “
Burada “Apella “ kullanılmadan nasıl meram gayet güzel izah edilmişse diğer yerlerde de şair aynı işçiliği yapabilirdi kanaatimce.
Çünkü, vurgu ve başka bir görev verilmeyen tekrarlar ( özellikle kısa şiirlerde) hem göze daha çok batar hem işçilik adına emeği sorgular.
Elbette, şiirin kafiyelerinin daha az kullanılmış ve bâkir olmalarını tercih ederdim. Ayrıca bir kompozisyon dili ve tekdüze cümlelerin şiirde şiir dili estetiği ve söz kullanma sanatı adına biraz değişik versiyonların denenmesini de.
Başarılı bir şiirdi güne düşen. Murat Canbolat beyin özellikle bu tür şiirlerini severek ve beğenerek okuduğumu itiraf etmeliyim.
Şiirin bir iletisi olacaksa (omalı) , burada tam olarak yaşadık. Tam bir ŞİİR'di. Mükemmel kafiyelerle birlikte, akıcı üslup şiirin çıtasını zirveye taşımış. Teşekkürler CANBOLAT. Emeklerin için çokça teşekkürler. Sağ olasın. Selamlar, sevgiler
"Milattan çok önceymiş tarih böyle kaydeder, Mekan tutmuş Efes’i meşhur Büyük İskender ."
Kral Büyük İskender, M.Ö 336 yılında tahta geçmiş, Makedonyalı bir hükümdardır. M.Ö 324 yılında, 33 yaşındayken ölmüştür. Bütün savaşlardan muzaffer çıkmanın kendisine verdiği güvenle, tanrısal güçleri olduğuna inanılırdı. Büyük İskender'in, içki müptelası olduğu bilinmektedir. Ölümünün altında yatan sebep ise alkol kullanımıdır. İçkili bir eğlencenin ardından alkol komasına girerek öldüğü tarihi kayıtlarda yer almaktadır. İskender'in komutanlarından Selevkos Nikator (Ki Silifke şehrinin kurucusudur)'a atfedilen bir söz çok düşündürücüdür. İskender'in öldüğü gün, Nikator şöyle demiştir: "Tüm düşmanlarını yenen büyük komutan, malesef nefsini yenemedi. Yazık oldu!"
.... Tarihle ilgili bu minik girizgâhtan sonra, gelelim şiirin irdelemesine: Canbolat'ın Türk şiirinde öne çıkan iki önemli özelliği var. Bunlardan biri, fabl şiirler ki, O'na ait en az 50 civarında fabl şiir olduğunu biliyoruz. Bir diğeri de, "Deyim Şiirler"... Deyim şiirler, bir deyimin nasıl ortaya çıktığını, tarihi kaynaklardan kapsamlı bir araştırma yapılarak ortaya konulabilecek bir çabadır. Uzun uğraş gerektirir. Kaynak taraması yapmak, olayları sıraya koymak ve şire uyarlamak... Bunu yaparken de, biçimle mananın dokusal bütünlüğünü muhafaza etmek ciddi bir birikim gerektirir. Canbolat bu konuda hayli mesafe katetmiştir. Dikkatimi çeken en önemli husus, bu tür şiirlerde kullanılan, 7+7 hece ölçüsüdür. Türk edebiyatında, bu hece tarzı, tam da bu konular için ortaya konulmuş bir tarz gibidir. Koşma tarzı şiirlerle manzum hikaye meydana getirmek oldukça zordur. Çünkü akıcılık zara görür, ya biçim manayı, ya da mana biçimi sekteye uğratır. (Kendimden biliyorum)
"Sergi görücüdeyken sıcak bir yaz gününde; Küstah bir kunduracı durmuş resmin önünde." Biçim olarak hata yok ama, şiirin hemen başında, kunduracının "küstah" olduğu kanaati nasıl anlaşılmıştır? Bu durum, şiirin devamında meydana gelecek olan olay hakkında ip ucu vermek için bilinçli olarak yapılmış hissi uyandırdı bende. Ancak, önce cam kırılmış, taş sonra atılmıştır :)
Şiirde hikayenin haritası şöyledir; Yer: Efes Zaman: Milattan çok önce. (Tarih aslında kesin belirtilse daha iyi olurdu. Mesela M.Ö. 4. asır gib.) Esas oğlan: Ressam Apella Yardımcı Karakterler: İskender, Kunduracı. Olay: Bir kunduracının, ressam Apella'nın bir eserini (teknik bilgisi olmamasına rağmen) tenkit etmesi. ...... Verdiği mesaj, oldukça net. "Tenkit bilenin işi" Ben de "Haddimi biliyor" ve "Topuktan yukarıya" tükenen ilmimle, noktayı koyuyorum. Bu eserin, ilköğretim Türkçe ders kitaplarına konulması taraftarıyım. Bence pek çok şiirden daha çok işe yarayacağı kanaatindeyim. Saygılarımla.
Arada, bu tarz şiirlerde yer almalı sitenin vitrininde.
Öğreticiliğinin yanı sıra, okuyanların kendine ders çıkaracağı yergiyi de içeren güzel bir mesel; hecenin kuralları dâhilinde başarıyla mısralara aktarılmış.
Bilmeden akıl verir çizmeyi aşan kişi; Herkesin harcı değil tenkit bilenin işi!
Az konuşan öz konuşandır,kişi bir konu üzerinde illa da bnm dediğim demek için yüzdeyüz o konudan emin olmalı anlamlı eğitici güne hakkıyla gelmiş harika dizeler tebrik ediyor başarılarınızın devamını diliyorum değerli dost yürek.selam saygımla..
En iyi iş kendi bildiğin iştir ,herkes her konuda uzman değildir ,bilmediğin konularda sanatın dokusunu bozucu yorumlar yapma ,bir konuda algılamanı söyleyebilirsin ama değiştirici yapısını bozucu sözlerde çizmeyi aşamazsınız..
haklı ifadelerle örülmüş bir şiir usta işi güne ve sayafaya da çok yakışmış tebrikler kardeşime..sevigler saygılar..kişi haddini bilmeli değil mi çizmeyi aşmamamlı...
Murat bey, yorumlarınızla sayfamda tanışmıştık.İlk kez bir şiirinizi okudum...ben de yıllardır resimin çeşitli dallarında ondört kez sergi açtım...Şiirinizi beğeni ile okudum...Duygularımla çok uyumlu bir konu seçmişsiniz...tebrik ediyorum...Entellektüel