Tırtar / Dersöküz güttüğümüz baharlardan hemen önce sidiklileri, sümüklüleri, vee tembel kızları ayıklamış, başka kızları da tanımış olurduk hatta ilk kavgalarımızın temelinde; “asla, aslaa aslı-astarı yok” diye, yemin billah edilse, bin kerre inkar gelinse “üçden dokuza şartlar şart olsun” diye yemin edilse de “mektepdeki kız”ları bulurduk, hem de can düşmanlığı seviyesinde rakiplerimize garazlanırdık Çataldepede, Gölyerinde, Kocacayırda, güttüğümüz hayvan kendi kendine, geviş getirirken guyruğuynan meşgulken sıcakdan, eşşekler bir aşağı, bir yukarı başlarını sallamaya başlayınca, tabannarı yağlardık tez elden heleşenk yanında “beker hocası”na varılır ya da elebaşın tam annacında yer kapışılır mevzi alınır.. eğişilir, yamışılır, gözlerinin içine bakılır, “ağzının içine düşülür”dü sanki “geride kalmak” kimsenin işine gelmezdi can paralardık.. her an konu, o anda orada olmayanın yakınnarına gelebilirdi “neminazıım birilerinin ağzına sakız olmakdanısa” bir an evvel heleşenk kadrosuna girmeliydi akranları saf dışı bırakmaya her çareye hazırdık her şeye vardık çareler arardık, durduk yerde, “a(ğ)zıynan guş dutan tingozanın teki”, “bi hıyarağasının en önde gedeni” “olmadık bi gonuynan alakalı tahası kel alakalı seni bi yere olmadık bi mahanayına(n) yollamaya ga(l)kıyosa getmek ilazım, neme(l)nazım “ıı-ııhh” deme işin aslı “ı-ıh” deme şansın da yok, neye biliyon mu? ordakı herkeşi garşına alısın”, biz kimseyi karşımıza almayı göze alamazdık.. “-tabii, getmek emme bi an evvela da dönmek ilazım ki;.. senli hekayeler ayileni , yakınnarını da içine almasın değilise “yandı gülüm keten havla” herkeşin suratındaki muzip gülüşlere, alaylara” cansıkıntımıza mani olamazdık, “-en çok da son zamannarda birinin adı garışmışsa bi fanfinfon işine olmadı gelişgin, fingirdek, hopba, herkeşin a(ğ)zını sulandıran, bi gızın gardaşı, akrabası filenisen olmadı, etişgin halan ya da dul bi garı varısa ayilenizde -eşeklerin yerini değişdirmeye -filan bunardan su, -falancanın harımından bosdan -filancanın dağdaki ağacından, erik, armıt, gayıse olmadı ütmelik nohut getirmeye falanın bağında üzüm olmadı, falanın tarlasından garpız, kelek günün gederine göre gök, ham, kelek, sası neyise yolmaya, aşırmaya, çalmaya istemeye, getirmeye mamir edilisin ne etiraz edebilisin, ne getmen deyebilisin naçar, isdemeye isdemeye de getsen sen da(h)a yola düzülmeden gonunun nereye geldiğini bal gibi de bilisin emme elden ne geli(r) anlamazdan gel”irdik canımızı sıkardık.. hatta olmadı “-kelek çalınacağısa “ben edemen” mi dedin Gozir’i yanına ğata(r)llar, seni sınarlar hemi seni, hemi de onu dillerine dolarlar bilmezden gelir, güya annamazdık” bile bile ladesi yutar goya salaklaşırdık.. “-anasına sattımın gader böle bişiy işde.. elinden ne ğelir, sen geldiğinde gonu; çokdan, köseden, ağanın garısına, yüzbaşının gızından gediklinin bilmen nesine ordan bilmen taa nere varmışdır”, goya eşek değiliz ya, bal gibide anlardık “-eğer senli gonular bitmedi ve sen de duyma menziline etişdiysen başga biri sözü alır “-len patişahın aklına şeytan girdi birinin dadını marağ etdimiydi gocasını sefere yollarımış”, başbakan; bakanı, köse, ağayı muhtar; bekçiyi, garıyı “tek düşürümüş ” ki… annarsın ya” mayır-muyur, abidik-gubidik katakulli..” bekçi galmakdanısa muhtar olmanın çıkar yolu üsdüne “mali hülle” kurardık.. bir şekilde uzaklaştırılır yeni yetmeler olmadık bahanelerle uzaklara ve hayat mektebinde, çala kalem sıkı dersler başlar; “-yoğurt çenceresine gaşşık banıldıysa banılmamış gibi olmaz”mış “-Allah gadını erkeğ uçu yaratmış amma herkes kendi batmasına” bağlanmış “-tarlayı usulünce sür, amma arada bi nadasa burak”ılmalıymış “-hak yolu durukana bok yoluynan uğraşma”malıymış “-kör beygirin hamıda yüklendiği gibi Allah ne verdiyse yüklenme”meliymiş.. “-çeşme mi bu, Allahın verdiği suyu acçık idareli gullan”malıymış “-adı elgızı emmeee evladiyelik”miş zerreden feyzalırdık DİPNOTLAR neminazım : neme lazım, neme gerek, doğrusu, beni ilgilendirmez ayile : aile, efrat, akrabalar sası : tatsız-tuzsuz, olmamış, olgunlaşmamış, sebze ve meyvenin kendi tadında olmaması, burukluk. tek düşürmek : yalnız bırakmak, tek başına bırakmak sıkı : yoğun resim; OKULDAN KÖYÜM |
kalemin susmasın
____________________________Saygılar