2
Yorum
7
Beğeni
5,0
Puan
1033
Okunma
İnadına şimdi bir kez daha
Bu toprak ve bu ölü
Sınırların bittiği yerdeyiz
Ne kaldı geriye
Ne kaldı kim söyler
Bu yalnızı korkak gecede
Anasonlu bir bulut geçer
İkiye bölünmüş suskunluklardan
Kurumuş bir nehrin yalın nefretiyle
Kurşun kuşatmalı öfkelerlerle
Ağzı karanlık yaşlı bir dua geçer
Aşk zehirlenir, kırmızı söylencedir
Kanar gül kendi yitikliğince, yanar gül.
Nefesi sisli yeşilerde konuk
Gözleri ayrılık rengi bir ceylan
Yangın rengi ağlar kimsesizliğine
Nasıl gidiyoruz susan sesizliklere
Yaprak kımıldarken rüzgâra
Dal kırılırken hasrete
Yeşil sararırken güze
Kim söyler
Ne kaldı kim söyler
Bu düş hasatında savrulurken sözcükler
Gözyaşlarımızda erirken çeliğin ışıltısı
Bırak saçlarında kalsın
Hasretimizde ki hüznün kara şarkısı
Gel kırılsın bu testi
Su yürüsün kendi akışınca
Yakaran neyse susturalım
İçimdeki asası kırık derviş
Söyleşirken bir avuç kumla
Ne kaldı
Ne kaldı kim söyler
Linç edilirken papatyanın sarısı
Ak sütlü masallarda dinlenirken sevda
Avurtları çökmüş bir akşamla
Sarılırım yedeğimdeki son resmine
Ve sesizce kar yağar, üşürüm
Yalnızlığa yürürüm gözlerinde.
Latif Köybaş
5.0
100% (3)