KUŞ TUFANI
yankısı kalır seslerin
kuş tufanı bir yok oluşta güz masallarının satıldığı çarşılarda eskimiş kitaplar güncesi seni hatırlatır şimdi yorgun zaman mahşerleri kıyısı yok bu denizlerin yok tutunacak yakamoz uykuları esrik düşlere konuk bir sevdadır şimdi yakın ne, uzak nasıldı gözlerimizde geceyi fısıldayan mektuplar bilirdi herşeyi ve sonra herşey sustu hiç söylencelerinde yorgun bir yağmura sığınırken şehir çığ üşür, yaprak ağlar, su yürür sonsuz kalır sürgünlerin haritasında isimsiz sokaklara yaslanırız sonra sonra, yarası ayaz yaşlı bir efkar alır başımızdan götürür kurşun rengi sancılarımızı kesilmeyi bekler yalnızlığımız sahdamarımızda bakışın, isimsiz bir uçurumdu düşerdim, saklardım seni pişmanlığıma küf ve katrandı eylül´ün yaşlı gökyüzü ayaklarımda yağmalanmış bir kervan ölüsü o yaralı sözcüklerle yürürdüm uykusuz tanımlara acılar sayıklayan umutlar hatırına ah! o dingin kumların sildiği isyan gölgeleri... şimdi hangi zakkumun üryan gurbetisiniz Latif Köybaş |
Teşekkürler.