Ecdâdın Ecsâdı
Geldim gidiyorum gayrı bu dünyâdan,
Uyanmış olarak pembemsi rüyâmdan. Ayırdamaz oldum, insanı hayvandan, Nice hayvanı, insanın içinde gördüm… Altından ağaç yapar, zümrütten yaprak, Topladıkça toplar, bilmez gözü doymak. Âkıbet, gözünü doyurur bir avuç toprak, Nice mağrûrun, kurda yem olduğunu gördüm… Kafasını onmadık hiylebazlık sarmış, Sütün içine bolcana suyunu da karmış, Sözde ayaklar, başı taşımak için varmış, Nice ayakların, başa oturduğunu gördüm… Biri girmiş torpilli yoldan tekkeye, Biri gitmiş "First class ticket" Mekke’ye, Bir diğeri helikopterle konmuş Merve’ye, Nice zilletin, izzete bindiğini gördüm… Nerede Fârûk Ömer’in şaşmaz adâleti? Nerede Sultân Yavuz’un yılmaz cesâreti? Nerde kalmış Abdulhamid Hân’ın ferâseti? Nice ecdâdın, ecsâda dönüştüğünü gördüm… Zarûrî, bunca girân sözleri aceb n’ider? Dünyâ kehrûbadır, tüm samanları çeker! Bu ahvâl böyle gelegelmiş, böyle gider, Her kim nice ektiyse, anı biçtiğini gördüm… |