Zamansızım
Bu mektubu sana
Belki kaç kez yazıp yırttım Geceleri şafakta buluştururken Gel gitli zamanda, yarımlaştı aklım Biliyorum belki okumayacaksın da olsun Sereserpe uzandın yine satırlarımın arasına Hayalin gözlerimdeki dara asılırken Yusuf’i zindanlarında çürüyeceğim aşkının Ah bu halimin kavuşamamazlığı ölüme Dayanılmaz oluyordu beynimin içindeki nedenlere Maruzatım kendime bile geçmez İşte sayımı hiç bitmeyen sokakların ezilen taşıyım Hayalin beklemiyor köşelerde Serseriliğimin boynu bükülüyor Oysa karanlıklardan korkardım Gölgemi koynuna verdim karanlığın şimdi Serin uykular haram Sokakların ayaklarıma aşina sevdasında Keşke yüreğime inmeseydin Keşifsiz kıtalarıma ayak hiç basmasaydın Saç tellerimin kara parçaları sızlıyor Mısralarım kurşuna diziliyor aşkım o kadar giderken senden Ölmeliydim herkesten önce Anlıyorsun beni değil mi Vazgeçmedim gülümsemekten sana İyi misin sen de benim gibi Uçurumların boşluğunda sürgünüm Başkalaşırken hayat Başka sevdim kendimce senide şakasız Hiç konuşmadan anlaşabilmeyi belki Diyelim ki hiç olmasaydın Yine kapıların ardından hissederdim ayak sesini Ekmeğin kokusu gibi, buğday kokuyordu insanlığın Doymuyordum... Toprak kentin, yaşantısında baygın gezenim Bardaksız suları sevdanın kıyısında içtim aşkım uyumalı sana Yüzyıllık huzur asrına Erkenliğim, dünyayı senden önce tanımam Yağmurlar içerken serseriliğim Şarap keşliğinde sallanıyordu hasret Zamanım tükenirken Ömrüm gözlerinde kalıyordu... |