Günaydın Gece
Yine vakit o vakit
gecenin bütün ihtişamı serilmişti caddelere vasıflı vasıfsız bütün işçiler soyunmuştu kapı önüne kimliklerini her evin ışığı ayrı ayrı yanıp sönüyordu yorgunluktan bebek ağlamaları pencerelere yankı diye vuran ya öksürükten ciğeri parçalanırcasına nazım bey ah emektar karısı gözlerinde büyük bir hüzzamlı nem araba sirenleri ardı ardına mayın gibi patlarken galip gelen en usta şoförlerdi ilk sıraya giren uykuya acıkmıştı karanlığın kızı dökerdi şimdi siyah gümrah saçlarını yüreklere ay takardı yıldızlardan tokasını perçemine kimliksiz eski serserilerin kaldırımlarda çınlarken topuk sesi tespihlerine göz dikiyordu yeni yetme çömezler olay bitmişti onlar gelmişti sokakta bir karmaşa sahi hüvviyetimde yok cebimde soy ağacından düşmüştüm çok önceden verin oradan biraz gün ışığı biraz geçmiş biraz düş kırıklığı ben kalemi dar ağacından almaya gidiyorum şimdi kül tabakası gibi kokarken tenimin dehlizleri yıkanmalıydı ahmak tanesi altında vakit o vakitti gecenin iliklerine dek işlemeliydi yalnızlık sırra kadem basıyordu tinerciler hangi kuytu köşede yarına uyanmamaya sıvıştılar kim bilir masallardan fırlamalıydı oysa şimdi bize anlatılan kahramanlar in cin ortada birde ben vardım sadece sokakta senfonisi çatırtılı karanlık izbe bir köşedeyim avucumu ısıtıyor sigaram kalbine vurmalı ağız dolusu tüm gücüyle kalemi kağıdın yine sen vurulursun ilk harfin başında yine ben ölürüm her cümlede şiir yazayım derim roman olur durağı yok otobüsü yok gideceği yer kalacağı evi yurdu yuvası yok ortada kalır yine özneler bütümsüz aklımı uzatayım ayak ucuna başımı yaslayım kuytuna döküntülü ömrümün kıyısına az vursana az bir rüyalık gelsene bu gece bari bu gece bari yerime geçip sevsene anlardın belkide beni ne dersin karanlığımın koyu demi herkes uykuda ben yine tarih yazma derdindeyim, gecenin merkezine... |