PALTOSU İle Yalnız AdamKaranlığa karşı uzanmış Çirkindi bakışları Dilinde o kelime Bir kez anımsadı sonra Takındı gölgesini omzuna Silkinip yanlışlarına Devam etti Kara paltosunda masal gibiydi Gençliğinden kalma mahzunluk Aralamıştı o geceyi Sabah erken olmalıydı Kuzeylerden kaçacaktı İnsanlara yelken açıp Mutluluk esecekti hani Kara paltosunu araladı Yatağının baş ucunda Deliler gibiydi Kimse gibiydi baksan Derler ya Adamın dibiydi aslında Kara kitap cebinde Yepyeni kapağının içinde Yine heyecan içinde Yine yoksulluk içinde Gecenin üçünde Paltosuyla Yatağın önünde Oturuyor Susuyor Soruyordu Pencereye baktı Sustu kerpiç hüzünler Onu dinliyordu Elinde piposu Sağır dumanlar içinde Palto kendi içinde Kendini arıyordu Anımsadı yine unuttuğunu Devam etti Ve sonra Taraçaya baktı Tarladan bir ses Uzaklardan bir ses Aynı yerinde Aynı seferinde O ritmi tutuyordu Kalın dudaklı adamın paltosunda Bir ritim öylece duruyordu Savaş söylentileri ilişti yine Yavaş yavaş irkildi yine Pişman oldu geldiğine Bir uzun boşluk karanlığı deldi yine Kara paltosunda hüzün Bizans gibi bir şey olmalıydı Zalimdi kalabalıktı gücü Gökyüzü o kadar ürkütücü O kalemin ucundan suskunluk püskürdü Trenler yırtıyordu gökyüzünü Sirenler artıyordu Ve yine anımsıyordu yoksul sabah Unutmak geçmişte kaldı yine Yatağının baş ucundaydı Yine kalın gövdeliydi Yine paltosu içinde Yine kara sözlerin içinde Bağırıyor bağırıyor Ama kılı kıpırdamıyordu Mana paltosunda birleşen O sesle gürleşen Sen Dağılan dalgaların hüznünde Gücenmiş rotaların izninde Gürülde O yokuşları karışladıkça Ayık bakışlarında Biriken ayrılığında Arıkların her birinde Tek ses Sıyrılmış adamlığından Karanlıkta her seferinde Bir damla damıtılmış Her santime dağıtılmış Kanımızın dürtüsünde Şanımızın süsünde Rıhtımına poz verip Şah u geda vadisinde Bir çizgi Bir sezgi Bir ezgi Bir yazgı Birleştirir insanlığı Surdan çıkan üç sesle Bürünür yanı başında paltosu En rahatı da odur Çıkar gider can evinden gökyüzüne Bıkar gider ten evinden gökyüzüne Aldanmaz elin ak yüzüne Dünya derdi dünde kaldı Şan şöhret derinlere daldı Altındaki ahşap sandaldı Dünya derdin masaldı Padişah yolumu kesti Onda da biten aynı nefesti Beden belki nefisti Ama ruhun pisti Dünya çamuru yanında gelmiş Gururun onurunu delmiş Bu yol değil bir selmiş Çamurla su bir yükselmiş Cebinde yorgun bir gözlük Bakıyor şaşkın şaşkın Nice yılı aşkın Yakıyor pişkin pişkin O kızaran bir damla O incinmiş o bitap O bertaraf olmuş dehlizlerde Kan revan hüzünlerde Bir köprü Bazen de bir kucak Cebinde bir yaralı mendil Hala sıcak O sudan ne zamandır geçmemişti Son kez seyre daldı Bakıp en ince yerinden Anımsadı kederinden O sudan ne zamandır içmemişti İlk kez tatmıştı sanki Sildi paltosunun yakasına Döndü arkasına Acaba bir daha olacak mıydı Acaba bir daha da olsa… Yanı başında değildi bir an bile Anladı Sustu İrkildi Döndü ne var ki elinde boşluk Ve kalın örtüsü altındaki yılın Hengamesi bir hoşluk Sakınıp yaldızından yazından Parlak sönmüşlüğündeki tuzak Az önce dingin ve kurak Bağlarına serpilmiş ilmik ilmik Düne dair sorgulanmıştı ne varsa O paltonun arkasındaki tozu silkeledi Beyaz mı siyah mı rengi neydi Ellerinde paslanmışlık bir düzineydi Ve torbasına dolmamış daha nicesi Kasvet yorgun bırakmış henüz Anlamadı denedi olmadı Bir gün bile elindeki güneş solmadı Ama şimdi vakti bile değildi Biliyordu ki beli oldukça eğildi Bu elindeki güneş değildi Rengini karıştırdı Sordu saat kaç Ne zamandır açmıyordu bu bahsi Geldim dokundum öfkesine Anladım bitmişti Israr etmedim Çünkü o da biliyordu Paltosu yalnız kalacaktı Rengi kirli kalacaktı Cebinde bir kağıt Bir mendil Sıyrılıp kendiliğinden Zamanın ötesinde kalacaktı Hem de sahibinin rengi kadar Hani insan bencil ölür ya sevinirken Gülümserdi herkes için Kurtuldu benden dediklerinde Fert olarak ayrılıp sığınağına Dert olarak sıyrılıp otağına Diker çadırın ortasına bir hüzün İşte adını bile duymadın türkümüzün Severdim kimse sevmese bile Kara çadır is mi tutar Elin günün yas mı tutar Elimi kim tutar Paltosunda gözleri kirlenmişti Yıllar sonra Aralamıştı ötesini miras gibi Yatağının baş ucunda kalmış Öfkesi pas tutmuş ama yas tutmamış Kalanlardan arındırılmış…. 24.09.2013 Akhisar Süleyman Yıldırım |