Meşe AğacıSon dönemece gelmeden durdum. Köy dilinde onun adı Bükme’ydi ve dönünce köy görünecekti. Vakit akşam üzeriydi ve ormanın gölgesi yola düşüyordu. Motorlu kara atımdan inip kurumuş otlar üstüne oturdum. Susamıştım ama su yoktu. Şehirden gelirken marketten aldığım soğuk birayı açtım. Onu gördüm sonra. Aynı yerdeydi. Ayaktaydı ama Akdeniz’den esen sıcak güz yeliyle usul usul sallanmaktaydı. merhaba dedim merhaba dedi ben gülümsüyordum o gergindi neden dedim kendisine neden yaprak döküyorsun erkenden eylül yeni geldi be acelen neydi Başını kaldırıp kaş altından baktı. O bir meşe ağacıydı. Anladım, benimle konuşacaktı. dedi konuşmadık mı seninle hani bahar yeni geldiğinde yağmur yağarsa ağaçlar yapraklanacak çiçekler açacak yağmazsa dereler kuruyacak toprak tozuyacak demedim mi sana burası ıstranca yükseği bak kızılcık ağacına kızılcıklar kızaramadan kurudu bak şu elma ağacına elmalar sararamadan soldu muşmulanın yapraklarına bak sap olmadan saman oldu görmedin mi bu yaz kuraklık oldu dereler kurudu toprak tozudu cümle mahlukat susuz gök tanrı bize bira bile getirilmedi keşke yaprak dökmekle kalsam soyunup çıplak olsam kökten kurumasam da bahara sağ salim ulaşsam istemez misin abi Utandım. Kalkıp yanına yaklaştım. Yarısını içmiştim, kalan birayı köküne boşalttım... Tevfik Tekmen. 6/Eylül/2015. Koruköy |
Kalemin susmasın
............................Saygılar