GÖZÜMÜZ KAPALI BAKIYORUZ..Bu şehrin ışıklarına bakıyorum bu akşamda yıldızlar bana bakıyor yıldızlar dökülüyor yıldızların arasından ağaçlar kımıltısız duruyor yazın tadı yok sessiz bir geminin çığlıkları gibi içimde dolaşıyor yalnızlık alıp başımı gideyim desem nereye kadar her nereye gidersem benimle geliyor sen yağmurlarda terketti bizi bu akşam kuşağında yarım yırtık dolu dizgin dingin her anı hiç bir şey tamam değil gelme ölüm daha gelme tamamlandığında gitmiş olacağım belkide ayın gömüldüğü sonsuz yolculuğa bak işte ağarıyor tan yeri dağların çiy düşmüş kır saçlarına gecelerin tenha güzelliğini taçlandırıyor duru su gibi berrak aziz cennet annelerin ayakları altında bi haberiz göklerde ve yerde denizlerin altında olup bitenlerden kıyabımızda alnımıza yazılan yazılar milattan öncesinde gideriz eğilmez baş ile ak sayfalara düşen elemsiz düşüncelerimiz bakma öyle bana gözümün içine içine başımız iki eller arasında kavuştursakta arkamıza kucaklasakta kendimizi sarmalamaya yetmez yetişmez ellerimiz ne zaman ne zaman yağmur yağsa susuz dereler gelir aklıma gecenin kolları sarmış serinliğini izmaritler ezmiş ayaklar altında acı bir kahve acı bir kahır içmişiz karanlığın toprağa bakan yüzünden sabırsız bekleyişlerimiz nasılda aç toprağa gam yemezdim dikili bir ağacım olsa bir çınar bıraksak kıraç topraklara karşı yamaçlarda ölmesin toprak ölmesin gökyüzü ve.. insanoğlu çarnobil yüklü semalardan borcumuz bitmez bir karış toprağa suya havaya buğday tanesine nar çiçeğine bak nasıl da salınıyor kızllıklar yeşil dallar arasında mavi ağlıyor karanlığın gölgesinde sıcak elleri bulutlara tırmanıyor okunmamış ayetlere sitemkar riyakar diller her yerde her dilde bir orman sessizliğini deliyor çocuk doğarken yaşamak ince iple kesilen göbek bağında yırtmaçlı bir sancının önünü ilikliyor düğmesini geçiriyor hayata ve çocuk ayrılığı saklıyor annesinin göğsündeki sütten her bebek doğduğunda günahsız ve.. çırılçıplak o eller o gözler o dudaklar o kulaklar tastamam bir adem bir havva yeni bir yaratık damlayan göğün sularında yıkanıyor anadan üryan sıcak yaz akşamlarında ve yahut kış ortasında sicim gibi boşalan yağmurlardan ve.. insan eli dokunuyor toprağa suya havaya delip geçiyor ozon tabakasını atomla tanrının verdiği canları çalıyor birer birer ne haddine eş koşuyor kendini tanrıya adam başı yalnızlık,adam başı ikiliklik bir nisbet körü körüne üşüyen yürekler kusursuz aşk yok be güzelim sevmek benliklerin arkasında efsunlu ateşsiz ocaklarda yanıyor ve.. ateşten kızgın harlar örneği öfkemiz içinde yanan cehennem neden bu tutuşan öfke yüreklerinizde kısmetimiz neyse alıp gideceğiz bu dünyadan o dönülmez yolculuğa vakit saat geldiğinde her daim sulak bataklıklarda yetişir pirinç tanesi sofraya sunulan aşımız iklim kuşatmasında doğuran biz değiliz bu acele niye geldiğimiz gibi gideceğiz bu diyarlardan işte avaz avaz bağırıyorum üşümüyorum gecenin sessiz çığlıklarının sessizliğinde duymuyorum seyir defterimde cümle elem el ayak çekildi tenha gece kelimeler kifayetsiz astarı yüzünden pahalı bir gülümsemede söz nehirlerine bıraktım kalemi her şeyi unuttum dip noktasındayım gecenin alıp götürsün imlalarımızda çürüyen hatalarımızı seher yeliyle sabahlar ve bitimsiz düşünceleri soylu bir akşam kalsın geriye ölümün terkettiği bir gözümüz kapalı bakıyoruz dünyaya.. Nurten Ak Aygen 06.07.2015 |