Köye Müfettiş Gelir
Müfettiş
arada bir “mü(f)etdiş geldi” diye okul çağındaki herkesi sınıflara doldururlardı bi(r) sıraya üç kişi yerine dört-beş kişi oturttururlardı “mü(f)ettiş bir şey soracak” endişesi soluğumuzu keserdi heyecandan kalbimiz duracaktı ö(ğ)retmen azametle cept(v)elini sallardı “- mü(f)ettişin sorduğunu bi bilemen de! ben size sonura sorarın ananızdan emdiğiniz südü burnunuzdan getirmezsem n’olayın” diye tehditler sıralardı, yüzümüz kızarı(r), soluğumuz daşardı “-acaba öğretmen okulunda bunları mı öğretiyorlardı” “-işaret etmesiynen barabar hemen ayağa gakın isminizi soy isminizi söyleyin özellikle bana “-ismin ne derse ne deycen” “-………..” “-İbrahim, bak sakın İrbem, İbrem, İbirem, İbirahim, İpirahim, İrbeğem, İrbahim, İpram, ibo, iboş, ibiş filen dersen garışman” .. “-neymiş” “-İprahim!” “-o gadar da sert deği(l) güzelcik: İb ra him neymiş!” “-İbrahim!” “-haah! böyle işde” “-senin adın ne” “-cavit” “-senin” “-sefer” “-senin” “-mammer” itiraz etti gene “-muammer” arkadaş tekrarladı “-muhammer” “-muammer” “-muammer” “-senin” “-marem” “-muharrem” “-muharrem” “-senin” “-melat” “-melahat” “-melahat” “-…” “-a(y)şecik” onu da düzeltti herkesinki gibi “-ayşe” … “-neymiişş!” “-aşee” “-ay.. şee” “-ay şee” “-senin” “-seren” “-gülseren deycen” “-senin” “-hariye” “-hayriye” “-hayriyye” “-hayriye” “-hayyriyye” … sınıfta “tıss” yok “-senin” “-halil” “-senin” “-salim” “-selim deycen” “-selim” “-senin” “-gülüş” “-gülafer deycen” “-güllaferr” “-gü la fer, de bakayın” “-gülafer” gözüyle işaret etti “-sadet” “-sedat” “-se’dat” “-senin” “-ırafiye” “-rafiye” “-rafiye” “-irecep” “-recep” “-erecep.” “-recep” “-recep!” “ırafiye değil rafiye irecep değiill, recep! ısmayıl değil ismail ilahana değil, lahana iliğen değil, leğen” “pekiii” … “-bobanız ne iş yapıyor derse sakın ha! ileşber-,mileşber deme(yi)n, çiftçi de(yi)n!” … ba(ğı)ralak “-neyimiş?” birkaç ağızdan “-çivtci” adam hiddetlendi, hiş de ö(y)le horata eder hali yoğudu vallahi billahi “-neyimiişş!!” bu defa hep beraber var gücümüzle biz de bağırdık “-çivtciiii!!!” … “-neyimiişş!!” bu defa daha da gür “-çivtciiiiii!!!” … soluğumuz daşdı-tükendi “-gözünün içine bakın”, ………. “-sert cevap verin” ……. “-efendim de(yi)n” …….. “-evet ya(hu)t hayır de(yi)n” “-ı - ıııh”, -“cık” yok … “-hı hı” .. “-heye” derseniz canınızı alırın eşşolu eşekler.. -“heye” yok, emme ille ‘buyur’ “buyur” dey(e)ce(ksi)iz tamam mı?!” zopaynan tayin ederek kısım kısım ama herkese mutlaka tekrarlattı, “buyur!!!” “buyur!” “buyur!!” döndü bütün sınıfa “-neyimiş” sınıfcak bağırdık “buyuuurrr!!!!!” “-sorusu olan var mı?” baktı hiç birimizden “tıss” yok bu defa teker teker hepimize “evet” dedirtdi “evet” “evet” “evet” “evet” “evet” sil baştan cepd(v)elinen işaret etti kimi gösderttiyse “hayır” “hayır” “hayır” sonra bütün sınıfa sordu aynı soruları hep bir ağızdan bağırdık tahtaya yazdıklarını, sopayla gösdertdiklerini …….. “buuyuuurrr!” “evvveeeeet!” “çivtciiii!” “güllaffeerrr!!” “hayriyyyeee!!” “ibraahiiimmm!!” “raffiyeee!!” “recep!!” “eveeet!!!” “buyuuur!” “çivtciii!” “hayııırrr!” ömrü hayatımda ikdiba o ğün camiden başga yerde de ülöküs yandığını gördüm garannık basdıgdan çok sonura çıkdık nekdapdan terefiden da(ğı)lıyo ğibi.. tenefis etmeden sahatlarca... “-annadınız mı?” “-evet” “-annadınız mıııııııı?” “-evet ö(ğ)retmeniiiim” “-yaarın gör(eceği)cez bakalım” diye kafasını salladı kaşlar tefa her ihtimale karşı bir sıra dayağından geşdik.. yetmedi yaşından uzunundan zertinden galınından hemi söğüt, hemi de gavak dalı kesdirtdi mahanaya filen gerek duymadan bi-kaş gişide denedi bazılarına bireş daha şiddetli oldu emme olacağ o gadarlık dünden ırazıydık valla valla billa şartlar şartossun sonura öretmenimiz birden durup; annını şamarladı “heyvaaah” dedik, hep birlik “kimin o(ğ)lusunuz” “kimin gızısınız” derse ne deceniz “sen” dedi Sâdet “-bobamın oluyun” tam gafasına “eşek daya(ğı)”nı indirceğdi ki, vazgeşdi Hariye “-bobamın gızıyın” Sevim “-muhtar Gara Amadın gızıyın” melat da onnara uydu “-gayfacı Alibe(y)nin gızıyın” Şayetse “Devriş’in kızıyım” adamın yüzünde en ufak bi memnuniyet yok bilemediler demek ki belli belli besbelli.. maazallah sıra gelir bana sorarsa hazırlandım “dedemin o(ğ)luyun” decen birden yumuşadı adam… yazzık, valla! insanın içi “cız” ediyo acıyoru töbossun zavallı o gızgıyla sıra dayağı atmaktan birilerini, özellikle daha çok dövmekten horsasını alamayıp hazırolda bekledip de gerneşip arkadan haşin bir tepmeyle kıçüstü düşürmekten vazgeçti, daha evel hiş duymadığımız ve hatda ona hiş yakışmayan çok yımışak bir sesle “arkadaşlar” hidayete mi erdi ne.. acaba muhtar mı geldi yonusa bekçi mi candırma mı geldi öle ya hu fakıt olmuş analarımız-bobalarımız mı göründü acabına ola herkeşin dede-ebesi, köylü basgına mı geldiydi ki bi tefa kesin Felek Haceri Dal Güllü, Mevevşe çocukları olsaydı Deli Gelin hayırdır işallah.. “madem öyleyse her gün gelseler ya” emme Deli Mamıt da gelir “eti senin kemiği benim Hoca” der neyise gısa kesen adamcaz yımışacııık “-arkadaşlar.. çocuklar, babanızın adını söyleyeceksiniz muhtar, bekçi, çoban yokk!! muhtar değil.. Ahmet Altınay bekçi değil, Bayram Çay Yan Efe olmaz, Mustafa Alacan hademe değil.. Gafar değil.. Hasan Küçükçapraz Akmemedin İbirem değil… İbrahim Karakurt Bobuş değil.. İsmail Kirpi, Mamaş değil Halil Gökaslan Topal Ismayıl yok.. İsmail Avcı Akgulak değil, Osman Sümbül Semerci değil, Mustafa Şen Dal Memet değil, Mehmet Yıldız Goziroğlu olmaz, Ramazan Çay Macaroğlu olmaz, Abdullah Çark, Macar Apdıllası yookk, Abdullah Çark tamam mı Halil! “-evet örtmeniimm!!” vay anasına ne zaman öğrenmiş herkesi biliyor vallaha “hemi de adamların soyadını nerden biliyo kii” bana bakdı Hacımemetolu Hacımemet değil Yıldırım Çelikli tamam mı ibirahim” hiç düşünmeden “-evet öğretmenim”i yapıştırdım sonura kendi kendime “Allah Allah niye ki dedim Ildırım da ne ki..” adam essah demiş, öleymiş bobamın adı Yıldırım’ımış.. nayetinde kime cepdelinen işaret ettiyse kitap harfleriyle bobalarımızın adını dedik bobamın adı Hacı Mehmet değildi Yıldırım Çelikli, Cavidin Mehmet Yıldız, Irafiyenin Mustafa Şen! yıllardır semerci aşşa semerci yokarı hakket len gozir, gucur ne ki anam tembihlediydi “avilden emmi olmaz arif emmi deycen” niye? ne bileyin ben.. neyse sadede gelelim işin aslı ne yaparsak yapalım, ne edersek edelim ne cevap verirsek verelim müettiş gadak her şeyi bilebilecek değildik naçar daha sert bir sıra dayağından geçecektik ben bilsem başgası bilemese de köylük yerde bu böyle “Cöbe, Keklikolu, Çolak Mercen ne ğözel şe(hi)re göşdüler çocukları gurtuldu müetdişden hinci ben bobama ne deyen ne hayır bekler ki köyden neye gorkar kı şeerden” isdermin hinci mesela meetdiş adımızın manasını biliyosa çıra ğibi cayır cayır yandık, kurtuluş yok.. bu yıllardır böyleymiş adam adını sorarımış şükür adımız “amat” deği(l) hani “gaz” demek, “angut” demek ya mesela ben adımın manasını biliyon “peygamber adı” deycen amma ya müetdiş adımın manasını yannış biliyosa yani metdiş derse ki ibirahim peygamberin adı ne demek işde o zaman yandım.. hemi de maşala ğibi valla, bobam bunu neye belletmedi ki ya öretmene ne demeli hani biğün öretmen Bobuşun Kezbana “keziban” ne demek dedi ne bilsin gızcaz, kızardı bozardı “bilmeyon öretmenim” dedi Kezban’a “yalançı” dedi öretmenimiz o da “valla billa yalan deği(l) öretmenim adım keziban” dediydi hakır hakır gülüşdüydük.. ordan biliyoz, valla hepiciğimiz biliyoz “kezban yalançı” demek, ıramazan da “oruç” demek ya metdiş başka biliyo(r)sa, amma gel-gelelim; cavit ne demek halil ne selim ne ırafiye ne irecep ne! onnar ne bilecek adlarının ne olduğunu hemi de bilseler ne metdişin bildiği gibi değilise bildikleri hu bi keş gün bi geçse de get nalet ossun ne dayak yeyceğsek yesek de başımıza tebelleş olan hu mü(f)ettiş kabusu bi bitse ürüyalarımıza giriyo töbossun ya de(h)şet bi izdirap ilanlı guyuya düşmüşüz gibi ermanı-yonan mezaliminden galır yanı yok töbossun.. yok kelp olayın.. valla da yok talla da yok üürüyamıza girdi döyüs gün boyu tekrallatdıklarını tekralladık “çivtçi, evet, buyur, hayır, ibrahim, sedat, hayıriye” “-annadınız mı?” “-evet” “-annadınız mıııııııı?” “-evet ö(ğ)retmeniiiim” “-yaarın gör(eceği)cez bakalım” diye kafasını salladı gene sıra dayağından geşdik.. elbirlik gene bazılarına daha şiddetli oldu zabbaha gadak onun yetmediği yerde aldı metdiş kımçıyı beğenmedi, öretmene nacağınan daha böyüğünü kesdirtdi ba(h)çadan verdi vurdu gafamıza gafamıza arada bi fırsatını buldukça endirdi öretmene gafasına, gözüne, gıçına, sırtına muhtar geldi ona da ne bekçi ne candırma dinnedi zabahı zabah etdik valla herkeş ponturunu yudurttu o zabah mendil, yakalık, garalık, evödevleri hepiciği, hepiciği tam tekmil evelallah hiş kimse geş galmadı, n’olur nolmaz maazallah.. “-inşallah bir taha gelmez mü(f)etdiş” “- bobama deyen de biz de göçelim bak Turgut ıp-ıra(ha)t.. Senget’de Cöbenin Hatma Yalavaş’da “-hay müetdiş gibi gelmeden gedesice ………..” kökü kökme(ği) kesilesice olmadan gedesice sürüm sürüm sürünesice .. “-yau devlet bu mü(f)etdişi neye ğönderi(r) ki yani; sanki o bi ğünde her şey tamamlanmış mı olacak hemi de mü(f)etdişin her şeyi tastamam bildiği ne malim mersela biz de onu imtam etsek mü(f)etdiş tam puvan alabili(r) mi mü(f)etdiş her şeyi bilebili(r) mi mesela köyden kaş gişi asger, Bobuş Emmi kaç yaşında, mayışı ne zaman alıyo Deli Yakıp esgerciği ne olalak, nerde yapdı, kimlerin “Sefer görev emri” var bi evde iki goca-ğarı kim, Yakıp Hoca nereli, Sarı Mamıdın Halis nerdeydi, nere tayın oldu gerçi bunu ben de bilmeyon önemli de deği(l) emme maksat soru sormağısa de(ğil) mi? hemi de onun sorcağı çok mu önemli hayatta hankı işimize yaraycak mesela İsdambolun fet(h)ini bilemesek elimizden geri mi alacaklar.. bizim dö(v)letin işleri işdee.. doluya gorsun almaz boşa gorsun dolmaz ne demeğise..” dö(v)let bi adamı durduk yer de mi bu me(v)ki-makama getiriyo helbet vardır bi bildiği.. dö(v)letin işine garışmaya bakma hanı Nasretin Hoca bi cevizin altında sele-selpe yatıyokana aklına ğelmiş, “hey Allahım” demiş “yerdeki kabağa baak gocaman ağaşdakı cevize” demiş de başına okardan bi ceviz düşünce “Allahım sen netçeni bilisin” demiş ya devletin işine garışma bobam sen neneceen” öretmen mi yollamış ye daya(ğı) otur aşşa metdiş mi gelmiş kırk yıllık ileşberi çivtci et sen sağ, ben selamet gerisinden sana ne boba! neyise de yani valla alakası yok …” “-işi gaydı olmayan adamı ö(ğ)retmen et ver mayışı bireş torpilı olana mü(f)ettiş de olmadı ormançı” … “-torpillilere mayış ba(ğ)laca(ğı)na devletisen sen önüşlük köye bi adam gibi öğretmen yollasan ya!” çok şükür bin şükür “ya öretmen yerine mü(f)etdiş yollasaydı köye” dee(ğil) mi gene de… verilmiş sadakamız varımış adam ileşberin ettiğini dutduğunu yemeycek baksana ille ona özel bi “civtci” olacak dedik ya verilmiş sadakamız varımış ö(ğ)retmene gurban olasın varsın her yanımızı çıbartsın, cicik et etsin boba! şükür emrine” “-hepimizde bir endişe acaba “müettiş ne sorar” biz nereden bileceğiz soracaklarını ömrü hayatımızda daha önce bi mü(f)etdiş mi ğördük yenir mi, içilir mi ne boka yarar, gelmese olmaz mı.. adımın ibirem olduğu gibi eminin hiş bi Alla(hı)n gulu mü(f)ettişsiz uyumadı o zabah hiş kimse geç galmadı köycek müettişe hazırıdık kimse küçük çalı, az odun getirmedi kimse yakalıksız, karalıksız, mendilsiz gelmeyi kesilmemiş tırnaklı sökük yırtık yuncak, çamırlı pappaynan ödevini yapmadan gelmeyi çıkıntılık yapmayı göze alamadı göze batmayı şimşekleri üzerine çekmeyi göze alamazdı, alamadı.. hacı uğurlamaya gelmiş gibi cenaze namazı gılıyomuş gibi melaikede gusur varıdı bizde yoğudu sanki mü(f)etdiş bobamdan daa mı eyi odun eder mü(f)etdişin çocunu da mü(f)etdiş mi okuduyodur mü(f)etdişin bobası da odun kesiyo mudur mü(f)etdiş görenin boyu uzar mı mü(f)etdiş görenle-görmeyen bir olur mu nasibimiş biz de ğördük çok şükür, bin şükür hakgatan iri-yarı bi insan azmanı yanında Necdet Tosun halt etmiş emme sert bakışlı gür-çatık kaşlı bir adam, babacannıg ne arar işallah bizden yana bakmaz “-titireyoz valla” …. “-diz bağlarımız çözüldü” mü(f)etdiş! gonuşunca gülesimize getti emme nası gülcen sesi kısık, cılız, görseniz garı ğibi emme hinci vakıt o fakıt deği(l) Türkiyenin Başşehri? İreys-i Cumhur? Başbakan? Milli Eğitim Bakanı? Cumhuriyet Ne Zaman Kuruldu Atatürk Ne Zaman Doğdu? Nerede Doğdu? Atatürk’ün Annesinin Adı Atatürk’ün Babasının Adı Türkiyenin Yüzölçümü Komşularımız En Büyük İlimiz En Kalabalık Şehir En Büyük Göl En Uzun Irmak …. … … … sorduklarını bildiğim için olsa gerek adam benimle ilgilendi “-aferin delikanlı adın ne senin bakıyim” “-kimin benim mi” adam başını salladı “………..” “-İbrahiiiim” iyi ki öretmiş öretmenim (elhamdürüllah şükür) ne sorarsa sorsun bobam evelallah” çivtçiyi filen de hep biliyon “-soyadın” “-kimin benim mi” “………..” gene başını salladı “-Çelik” .. “-peki kaç yaşındasın İbrahim” “-kim ben mi” “………..” gene, “hı hım” dedi “-dokuz” dedim “-okuyacaksın değil mi İbrahim” kararsız kaldım, öretmen bunu belletmediy ki, ne demem ilazım hinci, “hı hı yani “evet” decen de.. ya yazarsa.. bobam da yollayamazsa, o zaman! bobamı dama dıkarlarsa bobam dedemden yeni ayrılmış.. ortakçı olcaz dedeme halı file de dokuyoz anamınan emme.. bobamı mükellefiyete sokmayan hinci” yutkundum! usulca.. “-bobam bili” dedim “-afferin delikanlı, ama sen de bilmelisin, istemelisin” … “okuyunca ne olmayı istiyorsun bakıyim..” “iyi ki bobam öretmiş valla “-hoca” dedim bazı bazı yolmaya gederkene bobam derdi.. “-cumayları.. hubbaya bi çıkacan “ey cömat-ı müslümin. ey ehvanı din” deye bi hubba edecen, içi titreycek herkesin.. uyutmaycan cömatı ülen bu hoca kimin o(ğ)lu deycekler “Okar Tırtarlı Hacımemetolunun o(ğ)lu” “haram yemen” deycen “anaya bobaya üff dedirmen” deycen “işgi haram” “gumar haram” “zina haram” “fayız haram”, “orucunuzu dutun” “namazınızı gılın” “yetim malı yemen” decen..” “-o zaman okuycan,” dedi müetdiş “ilk önce, ortaokula, sonura İmam-Hatıba” “-Guran Gursuna ğetcen” dedim “-neden” dedi gülümsedi adam, eğildi başımı okşadı “-Köse Emminin Abdılla orda okuyoru ben de onun gibi mazin olcan” “-Abdullahın sesi güzel mi bari” “-hu civarda onun gibi gıraatı gözel olan yoğumuş herkeşler öyle deyoru” “-yok sen müezzinliği boşver, herkes müezzinlik yapabilir sen imam-hatıp mezunu olacaksın, ilahiyatı bitirmeden de sakın kürsüye çıkayım deme” .. “tamam mı İbrahim” “tamam” dedim, mezbur “bu mamir gısmı hep böyle bireş tühafdır valla sanki okulun sabısı gibi ireklam ediyo beni bobam okudacak parayı veren çalar düdü(ğü) imam hatıp da okursam parayı senmi verecen” .. “yarım dokdur candan yarım hoca dinden eder değilmi çocuklar” bütün sınıf canla-başla bağıralak “evveeettt” dediler.. …….. “-Peki baban ne iş yapar İbrahim” hele şükür, işde öretmenin öretdiği can alıcı nokdaya ğeldik nayet (onu bilmeycek ne var canım) “-kimin benim mi” “hı hımm” dedi .. “en eyi bildiğim şey öretmenim öretti ya çok şükür, bin şükür..” ..!*”? de (hhh)! daha demin dilimin ucundaydı da (hhh)! hay anası (hhhooouuuuuuuffffff)!.. neydi o meret o şeyi hatırlayamadım” “………..” öğretmene baktım gözler çelerik , kaşlar çatık baş sağa-sola, sallanıyor dudaklar büzük yumruklar sıkılmış.. hay o soruları da bilmez olaydım bak hiş bişi bilmeyenner ıpıra(ha)t oturup duru gan beynimden fışgırcak ter sırtımdan boşandı neydi yau öretmen,…. dudaklarını büzmüş, kaşlarını çatmış çevreden en ufak bi yardım aradım herkeş idam mangasının hedefiymişcesine perişaaann (neydi o nalet olası) umut yok.. yok neydi o anasını… *”! kimsede bi gaynaşma bilgişlik taslama “bak İbrem bile bilemedi ben biliyorun” horazlanması yok hay ben de bilmeden gedeydim aklıma “ileşberden” başka bir şey gelmeyo varısa da yoğusa da “ileşber” yok gardaşım başga bişi yoook adam bekleyo “-yavrum baban yok mu” “-kimin benim mi” “-…… hı hı” “-vaaar” … “-peki baban bir iş yapmıyor mu” .. “-ba b b aaam ……..” yapmaz olur mu şimdi kahvededir de “-kahvede” desem kahveci sanacak ya da gumar oynayyo demiş olcan … “dağdan odun keser” desem, ağaçları mı kesiyor diyecek .. nadas eder deseeem “nadas nedir” diyecek işin gücün yoksa anlat gari sabanı, övendireyi öküzlerin ne ediğini, küspeyi burçak, fink gırmasını, geçen senenin anızını, sulak daban tarlaların nadas yerine fink, kelek ekildiğini bizim öyle tarlamız olmadığını taha doğrusu hiş tarlamız olmadığını, “bobalı o(ğ)lanın malı maşatının olmaca(ğı)nı” dedemin tarlalarına ortakçı olduğumuzu ooof off öküz güder desem “çoban desene” diyecek köyde her zaman her iş yapılıyor da ileşber demek yasak odunculuk değil, nadascılık değil, çobancılık değil neyidi bu! anasını … avradını ezzatını ………. çattık belaya yau, meetdişde ki de soru mu hinci köyde sanki memurluk mu var öyle ya babam müdür, dokdur, polis-çavış filan olsa köyde ne işimiz var hoca değil, muhtar değil, bekçi değil çoban değil, .. galayçı, berber, saltıkçı, semerçi, nalba(n)t değil onnar şeerden geliyoru zati bizim de şeerli halımız yok öğretmen çocuğuna benzer durum asla “ortakçılık” desem olmaz dedemden yani ayrıldık yanisi şu ki; daha ortakçılık başlamadı “zati öküzleri vermezse bu iş yatar” deyo bobam, halalarımın “gönü olmaz” deyoru anam.. hay bu ileşberliğin.. değil de ötekinin.. adam da beni bir göz hapsine almış ki soluk alamıyorum, şakaklarımdan aşşa(ğı) ter boşandı sovuk sovuuk.. ooofff ne olursa olsun anasını satayın babamın yıl boyunca olmasa da yaz boyunca, her fırsatta pirinden başlayıp, yeline ya(ğ)mır dovasından başlayıp seline kadar sövdüğü “ileşberlik”ten başka aklıma bir şey gelmeyo bunu arkadaşlarım da benden beklemeyo amma naçar en sonunda ne olusa olsun anasına satayın öyle de böyle de sıra dayağından geşcez nasıl olsa sayemde arkadaşlar da.. emme mahanası ben olmuş olcan işde.. yüzüm kıpkırmızı hay yer yarılaydı da içine gireyddim meyuuus ve usulca “-ileşber”dedim sırtım üşüdü, gışın dağda hatıla düşmüşün gibi ala-ıslak titredim. hinci bile içim titiredi valla.. “-ileşber”dedim ya… betim benzim atdıı sesim soluğum getdiii ağşamüstü ilamba pacası gırmışlayın yedi gat yerin dibine girmiş vaziyette bütün sınıf perli perişan, öldük öldük getdiiik sıra dayanı peşin yediğimiz uçu bizi bu sefte kesin bizi daha böyük bi felaket bekleyoru gari amma ne.. ö(ğ)retmen ebi-cetti yasakladığına göre me(üf)etdiş kesin bundan nefret ediyo olmalı ya bi ileşber tarafından başına bi iş getirildi, kimbili ya da güce filen mi görüldü ki yazık.. yaa!! kimbili neye tisgindi gariban.. elhasılı kelam, biz fücceten .oku yedik.. isder misin hinci üsdelik öretmen de dahil; meetdiş tarafından zıpıdılalım nayeti belli.. hepiciğimiz sıra dayanın fevkinde bi cezayı hak etdik, hakgatan yaaa… mü(f)etdiş döğmeye benden başlarsa “ileşber” dedik ya gari Allah beterinden saklasın, bak gör gari Alla(hı)m Yarabbim bak gör gari ne olacaksa olsun bitsin alacağımız cezadan daha acısı bu işte beklemek… o.. birkaç saniye de olsa beklemek.. hani.. zobadaki çıtırdayan çalının bile sesi duyuluyo gari.. adam sakin, neşeli, yumuşacııkk “-ne güzel” dedi … “-rençber eker değirmen un eder fırın ekmek annelerimiz yemek” sınıf gülüştü ama temkinli avına yaklaşan kedi ğibi dıkgatlı çok dıkgatlı “-köylüler buğday yetiştirmese değirmenler neyi un edecek fırınlar ekmeği neden yapacaklar biz ne yiyeceğiz değil mi çocuklar” içimizde ne değirmeni gören var ne fırın ekmeğini bilen bak adam da tandırı bilmiyor.. sonra..aklıma geldi “çivtci” emme neye yarar önce içimden müetdişe söğüyodum bu gadar möhüm mü, haralda bi iş yapıyo bobalarımız sanki varıp da bi ucundan dutuvucan mı, döyüs!! ne yaparsa yapar sana ne! sonura öretmene söğmeye başladım tabii içimden sanki metdiş ayrı bi dünyadan geldi ne yani adam ileşberi bilip duru ileşberin ne yapdığını da (neye bizi sıkışdırıyon çivtci olsa n’olcak şeeyyy; ileşber olsa ne bobanız yaptığı işden memnin mi garnınız doyuyo mu bobalarımız çocuklarının ileşber olmasını isder mi sen öretmenniği burağıp bobam gibi çivte geder misin ….. sen asıl ona bak (g.....*) DİPNOT yapma ilkokul dönemimde köye hiç Öğretmen Okulu’ndan mezun öğretmen gelmemiş (sonradan öğrediğim kadarı ile) ülöküs / löküs : lüks lamba, daha parlak ışık veren aydınlarma cihazı imtam : imtan, imtihan, sınav hakgat / hakget / hakgatan / hakkaten : hakikaten, gerçekten babacan : çocuklar için sevimli sempatik, büyükler için hoşgörülü, toleranslı mazin : müezzin, ezan okuyan çelerme: gözlerin sonuna kadar açılmış, donuk ve sert bakış. koyunun murdar ölmesi, gözleri açık ve donuk olarak fücceten / hücceten : aniden, birdenbire (ölmek için), burada topyekün (ölmek) anlamında kullanılmaktadır |