Doğu Türkistan
Geçme namerd köprüsünden,
Ko aparsın su seni; Aparan su değil, zulümdür şimdi. Tanrıdağı sise batmış, Vadiler kan içinde Ve zaman, acının tek tanığı... Medenî bir kâseyle şahadet içiliyor, Kayıp bir coğrafyada... Hotan hüzünle demlenir, Akar Urumçi’ne doğru. Dili olsa da söylese Çektiğini Çin’e doğru. Merhamete kıran girmiş, Buz üstüne yazı bile yazmıyor; Yecüc-mecüc bir masada, Kurt masalı okuyor. İnsan hakları efsanesinin O taraklarda bezi yok belli; Durumdan vazife çıkacak diye Hesapsız kitapsız susuyor şimdi. Hür düşünce uğruna, Yel yeperek yelken kürek gidenler, Hangi dağda kurt ölse, dağı topa tutanlar; Deve inadına tutulmuş gibi Pupa yelken dersi asıyor şimdi. Ecel aman verirse, duyuracak sesini Duyuracak Uygurlar; Ekmek elden su gölden yaşayanlara... Tuzu kuru olanlar, Habbeyi kubbe yaptın, diyecekler belki de... Ya da bir gün, karalar bağlayacak, Kara haber karşısında insanlık... Karda gezip izini belli etmeyenlerin, Zincire vurulacak tarihe düştükleri... Kan ağlayan bir milletten geriye Kan donduran bir sessizlik kalınca… Mehmet Taştan İncek / 2015 |