YAŞAYAN ÖLÜLER KORİDORUNDA
Yaşayan ölülerin mezarlığında
Küçük sıradan dünyaların Kapişonunu geşirmiş Dindar bir yaşantının fiyaskosunda göstermelik Beylik tabanca gibi alnına çekmiş Şakaklarında patlayan aklar Annesinin memesini emmek isteyen Kundak bebeği sabırsızlığında kalbinde attığı devinimin Ay bulutların içsel yaşantısını karıştırıyor Teraviye hazırlanan imam tekbirini almış elindeki tesbihin Ne diyebilirim ki Bahçedeki erik ağacının dibinden geçiyor Topuklarını vura vura bir kadın Yaşayan ölüler topluluğunda Arnavut kaldırımları ağlıyor İçimde hicret etmiş Bir denizin eteklerini topluyor Gün görmemiş günlerin Adımlarını sayıyor İçsel düşsel metabolizması ağırlığında Akşam yemeğinin Giyinmiş kuşanmış deniz feneri Sahilde deniz kabuklarının Partisini aydınlatıyor Şehrin ışıklarının aksı düşüyor Yakamoz denizin sularına yakıyor Yaşıyor mu direniyor mu bedelini ödüyor İzinsiz aldığı soluğun kokladığı havanın Ağır ağır bir külfetin derinliğinde Ay ’ı soyuyor kırk haramiler İçinde karanlığın Yarım Bir hatıra kumbaramda cilası unutulmuş Bir kundura gibi gelgitler Susmuş İçimde kopan fırtına Söyleyin şimdi ben ne edeceğim Gün ışıyana kadar Planladığım devrimlerimin Seneryosunu oynuyacak bir çocuk Baş rolde ağlayan bir tahta at Kiraz ağaçlarının koynunda yatıyor Ateş böcekleri yaz akşamlarında Gölgesinde boş odaların Duvarından bakıyor monoliza Film bitti perde kapandı Dönüşü olmayan yaşayan ölüler koridorunda Dalsız budaksız uzayan piç baladızlar Ağaçların diplerinde yabani otlar Kabuklarını döküyor kurt elemiş Yaşlı incir ağaçlarında diplerinde çakır dikenleri Sırt üstü yatıp gölgesinde ağaçların Seyretmek ne güzel Gökyüzündeki mavi denizi Dalıp gitmek ölü uykusuna Yaşayan bir ölü olmakta ıssızlığın Sıcak yazında Sisli hüzünlü akşam Eriyen zamanda Kimsesiz bir çocuk Ben yaşayan bir ölü sessizliği Sağır edici yalnızlığın gardiyanı Daha evvel nerelerdeydin Bir dikili taşın bile yokken Mezar taşının başında Ay karanlık... Nurten Ak Aygen 02.07.2015 |