içselŞiirin hikayesini görmek için tıklayın dış
bir kedi
sabahın beraklığında ayağıma dolanır tutuk ve dalgın gözlerinden bir şey düşer küçük algılarım unutmuş onunda üşüdüğü duygu gecenin zoru çigerinden bir kenar kırıp uzatırsın ellerinin temizliği büyür hislerinde tatlı bir ilk bahar gibi keyif ve lezzet onun günü susamış tüy yumağı bir kaç kulaç uzar gölgem bakar durur akşam dertleşiriz der gibi menfi bir karar gibi anlaşırız hani ben narkördün derim ıçimden yol denizin bütünlüğüne kapılan bir puslu renkli martı telaşına denk gelir sıfatı şahanelerim üzgün bir öğüttüm bıyıklı minnak akşama misafirdi martının sesi ayrılığın gecesi gibi geldi hep sonradan gelirmiş hüznün saati oda derin bir ışırık aldı badi parmağımın sol at kuytusundan simit yerine sevgi yedirselerdi acımazdı havanın soğukluğunda gezmezdim fırıncıları güldü kaderim gökyüzü kanatsız neşesiz dedi bir balığın mercan gözleri burası dedi izmarit rüyanın ta orta doğusu güneş bile gece batmaz sarayı rüzgar bile ünlem atar kefal bol olunca dalgaların arasından gör seninkine baktım dalgın saçlı ve iyi kalpli bir gün batımı o hani her gün onun bittiği yerde doğuyordun ya azcık içine gülerdin yalnızlığın yağmur gibi gözlerini ısırırdı |
Kusura bakmayın, yazım hatalarını bilerek mi yapıyorsunuz?
Bana öyle geldi