Acımadı'kibataklık kuşlarının hüznü gibi, hüzünlü bir yağmur yağıyor şehre sığınıp bir şemsiyenin kuruluğuna adressiz amaçsız yürüyorum ıslak kaldırımlarda şehrin gürültülü trafiği içinde bir yanda taksicilerin müşteri kapma yarışı bir yanda ıslanmamak için koşan insanlar hayat bir şelale gibi durmaksızın akıp gidiyor herkeste bir yaşam telaşı bense bütün bu hengameye inat senin derdindeyim yokluğun yine yaslanmış omzuma sanki kırk yıllık sevgili gibi sensizlik girmiş koluma şimdi kalkıp sana gitsem yaşadığın semte bir suçlu gibi girip senin kokunu taşıyan sokakların kokusunu içime çeksem uzaktanda olsa yüzünü görsem oysa adresin bile yok artık belkide aynı şehirde bile yaşamıyoruz belkide aynı semtte yaşayıp gidiyoruz, bir birimizden habersiz bunu ne sen bileceksin, ne ben bileceğim dudakların geçiyor aklımdan, o vişne çürüğü dudakların kahrımdan öleceğim şimdi, seni hangi dilde tercüme etsem anlamı hep ayrılığa çıkıyor sevgili değiliz artık olmamamızda imkansız benim gögümden bir yıldız gibi kayıp kimbilir şimdi kimin gecesini aydınlatıyorsun kime dokunuyor o narin parmakların kime uçuşuyor saçların kimbilir kimin koynunda uykulara dalıyorsun yağmur gittikçe şiddetini artırıyor isyanım kirli su gibi dökülüyor içimin denizlerine dişlerimi birbirine kenetleyip sanki etimi delercesine yumruğumu sıkıyorum acım dudaklarımdan dökülmese de, gözlerimden okunuyor köhne bir barda fitil gibi sarhoş olup… ıslak sokaklarda adını haykırmak istiyorum acıyla baş etmeyi öğrendim derken nasılda acı çekiyorum dizlerinden akan kanı küçük elleriyle saklayıp… annesini üzmemek için “acımadıki” diyen çocuklar gibi kendimi teselli etmeye çalışıyorum boş ver diyorum o unuttu sende unut diyorum yağmur dindi ben ağlayamadım, gökyüzü ağladı sanki benim yerime şemsiyemi usulca kapatıyorum sensizliği koluma takıp gövdesinden yara almış gemi gibi ağır ağır eve dönüyorum |
Saygılarımla